30 Eylül 2011 Cuma

Son gün

Bugün Aylin'le başbaşa geçirdiğimiz son gün. Evdeki son iş günüm. Pazartesi işbaşı. 5 ay sonra pek zor geliyor. İş dönüşü aynı anda 2 cüceye sevgi ve ilgi vermek, yemek hazırlamak, yemek-yedirmek, uyutmak, uyumak, bu arada kendime vakit ayırmak (yok canım, sadece evi toparlayıp, süt sağmak!) tüm bunları birkaç saate sığdırmaya çalışmak şu an çok zor geliyor, gözümde büyüyor, bildiğin içimi karartıyor!

Kendimi hiç hazır hissetmiyorum :(

Bir de yeni bir bölüme başlıyorum. Hani bir sınava girmiştim hamileyken..Daha iyi bir kontrat için. İşte o bölümde başıma gelmesini istemediğim bir iş vardı. Bugün itibarı ile o işin de bana devredildiğini duydum...

Hava puslu, karanlık, yağdı yağacak..Aslında en sevdiğim havadır bu benim. Hep derim; Londra'da yaşamalıymışım ben diye..Fakat bugün bu hava da dokundu bana..Moralimi iyice aşağı çekti..Pazartesiyi ve bana "kalan" işi düşünürken yüklendiğim stresi iyice artırdı sanki..

Aylin kız ve ben nezleyiz..Çok zor uyuyor, baştaki nezle öksürüğe çevirdi. Çaresiz, öksürerek uyumaya çalışmasını seyrediyorum...

.
.
.


Ben postu bitirene kadar güneş açtı...Hava serin ama güneşli. Arda düştü aklıma, okulu aradım. Bahçede kum havuzunun yanında Mira ve Yunus ile taş oynuyorlarmış. Kendilerini toza ve toprağa buluyorlar demek daha doğru olur sanırım. :)

Onları düşünmek ve içeri sızan güneşi görmek birazcık olsun içimi açtı...Umarım güneşli bir pazartesi, huzurlu bir başlangıç olur...


27 Eylül 2011 Salı

4. ayda saç dökülmesi

Yine 4. ay, yine avuç avuç saç döküyorum.
Arda 3. ayı bitirdikten hemen sonra aniden başlamış, deli gibi saç dökmüş, 1-2 ay içerisinde normale dönmüştüm.
O zaman peşpeşe doğurduğumuz arkadaşlarım da aynı dönemde saç döktüklerini söylemişlerdi.
Genelde 3. ay bitince başlıyor.
Belki vücutta bir şey eksiliyor, belki emzirmeye bağlı olarak belli bazı hormonlarda değişiklik oluyor..Neyse ne..
Ama herkesde mi aynı dönem oluyor bu iş?

Geçen gün Fatoş Hanım'la konuşurken, "Aylin'in seni tanımaya başladığı dönem bu..O zamana denk gelir derler" dedi.

Demekki dedim içimden; bu 4. ay meselesi doğru, üzerine hemen bir şehir efsanesi kondurulduğuna göre (Mide kaynamasının bebeğin saçlanması ile bağdaştırılması gibi) genelde belli bir dönemde görülüyor çoğu kadında.

Sizin de böyle dönemsel saç dökmeniz oldu mu? 4. aya mı tekabül etti? Ne kadar sürdü? Ama asıl en önemli sorum: Acaba vitamin veya başka bişey takviyesi ile bunu durdurmayı başaran oldu mu?????

26 Eylül 2011 Pazartesi

Aradaki farkı bulun!











Önce/Sonra fotoları gibi...





Geçen fotograf arşivinde gezinirken bu "çıtır" fotomla karşılaştım. Daha 1 yıllık evliyiz, İtalya'da bir arkadaşımızın düğünündeyiz, sanırım 63 kilo civarındayım (evlendikten sonra kilolanmış halim bu vede..!) gencim, tazeciğim, inceciğim...

Sonra fotosunda, malum..2 bebeli haller..+12 kg., inekten hallice memeler, mor halkalar, küçülmüş gözler vesaire...

Tez o halime dönesim var..Hadi selüliti, çatlağı, göbeği geçtimde...O surattaki yorgun ifade, gözlerdeki çökük bakış...ne zaman biter acep? Döner mi eski canlı kanlı haline?

15 Eylül 2011 Perşembe

Doğum hikayemiz; Aylin' in gelişi.

Aylin kız 3,5 aylık oldu anca bitirebildim..Biraz uzunca oldu, buyrunuz:

İlk bebeğimiz Arda'yı 15 Haziran 2008 de kucağımıza almıştık. Doğuma yoga yaparak, yüzerek ve lamaze kursuna katılarak hazırlanmıştım. Müdahaleli bir normal doğum yapmış, hikayesini de burada anlatmıştım.

Arda doğduğunda suratıma yumruk yemiş gibi olmuştum. Lohusalık zor geçmiş, meme ucu yaraları, emzirme konusundaki septik halim ve sürekli yanaklarımdan süzülen yaşlarla tam bir depresif yeni anne görüntüsü çizmiştim. O zaman karar vermiştim; Arda ilk ve son çocuğumuz olacaktı, bir daha bu sıkıntıları yaşayamazdım. Nokta!

Bizim cüce 1 yaşını devirdiğinde, o zor zamanları çoktan unutmuş olan ben, içten içe yeni bir bebek hayali kurmaya başlamıştım. Tabii ki daha erkendi ama işte herkesin dediği gibi sıkıntılar çabuk unutuluyordu ve yeniden istek geliyordu bünyeye :)

Hamile olduğumu bayram tatilinde, Çeşme' de öğrendik. 2010' un Eylül başıydı.. Pek de planlı sayılmazdı bu gebelik, evet ikinci bebek fikri arada bir yokluyordu bizi, kendimiz gibi Arda da kardeşle büyüsün diyorduk ama henüz düşünme taşınma aşamasındaydık ve ben açıkcası daha yeni yeni kendime geliyordum. Memeyi bırakalı daha 4 ay olmuştu, tam keyif çatma zamanım gelmişti, "Seneye inşallah" diyorduk...Reglin gecikmesini önce hava değişimine, sonrada kim bilir belki yeniden oluşan yumurtalık kistlerime yormuştum ki......bir sabah çift çizgiyi gördük!!

Tatil dönüşü hemen kan testi yaptırdm, prediktöre pek güvenmiyordum ama Beta HcG nin tavana vurmuş hali şüpheye meydan bırakmadı. Derhal doktora gitmeliydim; kime gitsek diye aranırken yolumuz Aslı Hanım' la kesişti. İlk muayenede kese göründü, ertesi hafta da kalp atışları...

Ruh halim biraz dengesizdi ilk aylar..Hem biraz hazırlıksız yakalanmış olmak, hem filmi yeniden başa sarıyor olmak biraz garipti ama yine çok rahat bir hamilelik geçirdim, ne bulantı ne kusma, sadece ilk 3 ay uyku hali o kadar. Ruh halim de 4. ay civarı düzelince ve hamileliği iyice kabullenince pek keyifli bir dönem başlamış oldu..İlk hamilelikteki gibi okuyup araştırmadım, akışına bıraktım...İş güç, Arda derken uçtu gitti 9 ay!

Son haftalara kadar yogaya gittim yine..Bu sefer fazla yüzemedim. Çalışıyordum ve akşamları evde Arda ile olmak istiyordum, o yüzden havuza pek gidemedim ama zaten bize yetecek kadar yüzmüştük biz! Hamileliği öğrendiğimizde, "Ne zaman oldu bu yahu?" diye didiklenirken ortaya çıktı ki meğer ben karnımda minicik bir embriyon (belkide zigot!) ile maratona katılmış, Çanakkale boğazını geçmişim, hem de yaş grubumda birinci olup, altın madalya takmışım boynuma!! Bu çok hoş bir detay oldu bence hamileliğime dair... Bir de Aslı Hanım' ın izniyle Ekim sonunda yapılan Atatürk kupasında takımımla bayrak yarışlarına katıldım. Henüz 11 haftalık hamileydim, doktorumun uyarısı ve biraz da tırsmam ile çok efor sarfetmeden yüzdüm ama yine de iyi dereceler yaptım ve en azından takımımı yanlız bırakmamış oldum.

35. haftada Aslı Hanım ile doğum üzerine konuştuk. Daha önceden de konuşmuştuk tabii, vajinal doğum hatta mümkün mertebe müdahalesiz doğum istediğimizi belirtmiştim. Ancak bu sefer elimizde bir liste ile gittik kendisine ve uzun uzun doğum tercihlerimizden bahsettik.

Veee..beklemeye koyulduk..19 Mayıs beklenen tarih, ama içime 17 Mayıs doğuyor..Herkes başka bir tarih atıyor kafadan, bakalım hangisi tutacak?? Hadi bakalım..!

16 Mayıs pazartesi günü (39+4) kontrolüm vardı. Muayeneden önce nst ye bakalım dediler, girdik odaya Mehmet ile, başladık beklemeye. Aslı Hanım geldi içeri, aletten çıkan kağıda baktı; "Düzenli kasılmalar var, nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu. "Gayet iyiyim, kasılma hissetmiyorum, arada bir ani hareketler oluyor gibi hissediyorum" dedim. "Çok düzenli gidiyor kasılmalar" dedi, "Bir iki gün içerisinde gelebilir, ancak bazen de böyle söyleriz sonra günlerce hareket olmaz" dedi. Muayenede amniyon sıvısı, plasenta, hareketler, herşey yolunda göründü.."Önümüzdeki bir iki gün içerisinde bir hareket olmazda görüşmez isek haftaya yine bekliyorum" dedi Aslı Hanım ve ayrıldık. Heyecanlandım, çünkü pek hissetmesemde düzenli kasılmalar var demişti doktorum ve her halinden doğumu beklediği belliydi!

Acaba hafta sonu gelir mi diye bekleye bekleye ertesi haftayı ettik ve sözleştiğimiz gün görüştüğümüzde nst de hiç bir kasılma izlenmedi...Aslı hanım da şaşırdı; "Ben aslında sizi hafta sonu bekliyordum, telefonum her çaldığında siz olabilirsiniz diye baktım ama demek ki daha geleceği yok kızımızın, sanırım boğa burcunu tutturamayacaksınız!" dedi gülerek..Kontroller yapıldı..herşey yolunda..beklemeye devam...

Beklenen tarih 19 Mayıs da geldi geçti...16 sındaki kasılmalı nst den sonra sanırım 3 yada 4 kez daha görüştük Aslı Hanım'la....Her bir nst normal, kasılmasız ama kalp atışları düzenli, kontrollerim de gayet normal çıktı. Bana hiç bir görüşmemizde "Şu zaman gelmezse doğumu başlatırız" gibi bir cümle kurmadı, veya bunu hissettirecek herhangi bir yorumda bulunmadı..Onun bu rahatlığı beni çok mutlu etti zira beklenen tarihi aştığımızda en çok gecikirsek doğuma müdahale ederler şüphesi içimi kemirmişti, onun dışında rahattım, keyfim yerindeydi, hem zaten kendim de 42 haftalıktım..Besbelli bana çekmişti bu kız! :)

28 Mayıs cumartesi akşamı, Arda' yı yatırdıktan, biraz evi toparladıktan ve internette vakit geçirdikten sonra duşa girdim. Saat 23:30 civarı..Kasılma hissettim duşun altında..Hareket mi, yoksa kasılma mı derken bir tane daha..Hep nasıl anlayacağım bu kasılmaları derdim (ilk doğum suni sancı ile oldu) insan anlıyormuş..Duştan çıktım, salona gittim, Mehmet'e "Sanırım bu gece gelecek, ben kasılmalar şiddetlenmeden azıcık uyuyayım" dedim ve yattım..02:30 gibiydi, uykumdan sancı ile uyandım..saate bakmaya başladım..10 dakikada bir düzenli geliyordu..bazen 11 dakika bazen 9...Ama genel anlamda düzenli..Bir ara sıkıldım, kalktım, kasılmalar çok şiddetli değilsede yine de ayakta daha rahat ettiğimi farkettim. Biraz internette gezinmece, biraz kitap (ilk doğum hikayemizin yer aldığı Doğal doğuma doğru kitabını okur olmuştum son günlerde) okumaca biraz da doğum öncesi üzerime çöken domestik ruh ile ev toparlamaca ile arada bir gidip yatarak sabahı ettim.

Saat 08:00 civarı Mehmet' i uyandırdım ve gece olanları anlattım. Yavaştan babaaneyi aramaya ve Arda' ya hastaneye gideceğimizi anlatmaya karar verdik..

Saat 10:00 civarı Arda ile babaanne bizi kapıdan uğurladılar..Babaanne kulağıma fısıldadı "Haydi git kızımızı bize getir, sağlıkla.."
Arda biraz tedirgin gibi.."Yorgunum ben, kucaama al" deyip duruyor, onun bu mahsunluğu son günlerde üzerimde olan ağır vicdan azabını körüklüyor, muslukları açtım açıcam...Neyse açmadım :)


Hastaneye vardık, ortalık sakin, heryerde pazar sabahı mahmurluğu. (Arda da bir pazar günü doğmuştu) Kadın doğum katına çıktık, deske doğru yaklaştım, gayet kendinden emin ve güleç bir tavırla hemşirelere:

"Günaydın, Aslı Hanım' ın takibindeyim, gece 12 den beri düzenli kasılmalarım var, 10 dakikada bir!" dedim ve 32 diş sırıttım!!
Hemşirelerde bir ağırlık, şaşkınlık, sanki çince konuşuyorum. Derken yaşlıca, acayip bir deneyime sahip olduğu daha kaşlarını kaldırışından belli olan çok tatlı bir başhemşire geldi;
"Muayeneye alalım sizi, sonra doktorunuza haber veririz" dedi. Bir oda açtılar, nst geldi, yatağa yattım...Nst de tık yok..Ne kasılma, ne birşey..Hakikaten birden kesildiğini o an farkettim, hiç bir sancı hissetmiyorum..Başhemşire geldi, muayene etti; "Rahim ağzı tamamen kapalı, doğum eylemi başlamamış henüz" dedi. Doktorumu aradılar, "İsterse beklesin, isterse eve dönsün" demiş, başhemşire de kararı bize bıraktı...

Biraz hayal kırıklığı yaşadım ne yalan söyleyeyim..Yine de tüm güler yüzümü takınıp, hemşirelere hoşçakalın deyip eve yollandım. Başhemşire hayal kırıklığımı fark etmiş olmalı ki tam kapıdan çıkarken; "Elbet çıkacak oradan o bebek, ya bu akşam ya yarın sabah, akşama gelirseniz ben yokum ama o zaman da sabah görüşürüz nasılolsa" dedi gülümseyerek..

Babaanneyi aradık, kuzen Elif ile birlikte Arda' yı hayvanat bahçesine götürmüşler. Fırsattan istifade gidip yatmak istedim, gece çok az uyumuştum ve bundan sonra ne olacağı belli değildi. Birşeyler atıştırıp vurdum kafayı yattım. 2, 5 saat kadar uyumuşum..Saat 14:30 civarında kasılmayla uyandım. Yine 10 dakikada bir düzenli geliyordu. 5 dakikaya inene kadar hastaneye gitmemeye karar verdik. Güzel müzikler koyup oturduk Mehmet'le, sohbet ettik, ne zaman doğar bahisleri oynadık, tv seyrettik...16:00 civarı babaanne aradı, hayvanat bahçesi, ardından incek klübe gitmişler, artık yapacak birşey kalmamış, Arda mızıklanıyormuş.

Arda eve gelip bizi bebeksiz görünce biraz şaşaladı..Hemen oynaşmaya koyulduk.."Kitap oku bana" dedi, bu arada sancılar geliyor, gidiyor..Aldık elimize o dönemin en favori kitabını: "Pırtık Tekir".
Oturduk kanepeye, okuyoruz: "Ben ve sen, bir de eski gitar, ah gururluyuz ve mutlu ne kadar.." derken bir sancı geliyor, "Bir dakika Arda'cım, karnım gıdıklanıyor" deyip yere çömeliyorum, yüzümü ekşitmeden, mümkün mertebe gülmeye çalışarak atlatıyorum kasılmayı, ve devam ediyoruz okumaya; "..Miyaav bir de eski gitar, ah gururluyuz ve mutlu ne kadar..!"

Babaanne ve Mehmet bizi seyrediyorlar, evde dolanıyorlar, Mehmet bir kağıt geçirmiş eline, kasılmaları not ediyor, dakika aralarını kaydediyor, biz Arda ile kitap okuma, sevişme halindeyiz..Pek duygu yüklüyüm o anlarda, sanki birkaç saat sonra bebek geldikten sonra Arda ile bağımız azalacakmış, ona daha az vakit ayıracakmışım gibi hisler var içimde, yine vicdan yapıyorum sanırım, arada bir gözlerim doluyor, durup durup Arda'ya sarılıp öpüyorum..

Ding dong! Kapı çalındı..Abim, Bilge ve Ekin geldiler...Bu harika oldu çünkü artık Arda ile dip dibe kasılma atlatmak zorlaşmıştı, yüz ifademi çok mutlu mesut tutamıyordum ve ona çaktırmak istemiyordum. İki kuzen Arda' nın odasına oyun oynamaya yollanınca ben de derin bir oh çektim. Artık kasılmaları daha içimden geldiği gibi yaşayabilirdim...

Kayınvaldem kahve yaptı, abim, Mehmet, ben oturduk kahve içtik, Bilge bir bizim yanımızda, bir içeride çocuklara bakıyor..Sohbet, muhabbet..aralarda ben yere çömeliyorum yada kedi gibi 4 ayak üzerinde duruyorum, puff pufff nefeslerimi yapıyorum..kasılma gidince geri kanepeye oturup kaldığım yerden devam ediyorum...Herşey çok olağan..doğal..kendi akışında gidiyor..

Saat 18:30 civarıydı, Mehmet "Artık hastaneye gidelim Itır, zorlandığını hissediyorum, bence açıldın artık" dedi. Kayınvaldem onu destekledi..Korkuyorlardı birden oracıkta doğuracağım diye...Nedense hiç gitmek istemedim hastaneye, her gidelim teklifini "daha değil" diyerek reddettim. Sanırım sabah geri dönüşümüz biraz kötü etkilemişti beni, yine gidip, eve gönderilmeyi istemiyordum, o yüzden de mümkün mertebe evde kalmak istiyordum. Bir de taktım kafayı ağrıların yerine. Belim ağrımalı diye düşünüyorum ama benim sadece karnımın alt tarafı ağrıyor..Yok diyorum içimden..Yeterli açılma olsa belime de vurur ağrı..!!

Saat 19:00 da Mehmet dizginleri ele alıp, "Tamam artık gidiyoruz" dedi..Diğer herkes onu destekledi ve en azından bir kontrol edilmem gerektiğine karar verildi. "Tamam.." dedim, "..önce bir duş alayım".

Duşumu aldım, giyindim, Arda' nın odasına gittim..2 cüce oyuna dalmışlar, Arda'ya hastaneye gittiğimizi, babaanne ile kalacağını, bizim bebeği getireceğimizi anlattım, çok basitçe..ama ilgilenmedi..Sarılıp öptüm, daha da öpesim koklayasım vardı ama "hadi hadi" lerle çıktım odadan..Abime tembihledim; "Yemeğe kalın, Arda Ekin' le çok mutlu, bozmayın, güzel vakit geçirsin.."
Aklım Arda' da...Doğumdan bile çok onu düşünüyorum.."Gece bizi arar mı acaba??"

Kapıdan uğurlandık..Evimiz 4. katta, asansör yok, 3. katta ciddi bir kasılma atlattım, trabzanlara dayanıp belimi esnettim, nefeslerimi yaptım, artık canım bayağı yanıyordu, geri kalan merdivenleri Mehmet'in koluna tutunarak indim..İnerken moralimin bozuk olduğunu çok net hatırlıyorum, sanki yapamayacakmışım gibi hissettim, eğer hastaneye giderde bunca kasılmaya rağmen yine açılma yok derlerse yıkılacakmışım gibi hissettim... İçimden aynen şunlar geçti: "İlk doğumda tek başınaydın, 9 saat suni sancıyı bir başına yatağa bağlı geçirdin, gıkın çıkmadı, şimdi moralin bozuluyor, mızıklanıyorsun çünkü Mehmet yanında ve sen her zamanki gibi mızıklanacak biri oldumu hemen direncini yitiriyorsun!"

-"Memo, ben motivasyonumu yitiriyorum..eğer açılma az derlerse epidural isteyeceğim..." dedim yılgınlıkla.
-"Nasıl istersen karıcığım.."

Apartmandan çıktık, arabaya binerken yine okkalı bir sancı..Bagaj kapağına asılıp onu da atlattıktan sonra arabaya bindik ve Aslı Hanım' ı aradık.."Hemen yola çıkıyorum!" dedi...Saat tam 19:41!

Farabi' ye saptığımızda iş makinaları gördük yolda, Memo kornaya basmaya başladı, "Ne yapıyorsun??" dememe kalmadan, dörtlüleri de açtı ve gülerek; "Hep böyle gitmek istemişimdir doğuma'' dedi ve  "Açılııınn kadın doğuruyorrr!" diye naralar atmaya başladı!! Gülesim var ama acım da var, ''Yapma noolur Mehmet, güldürme beni'' dedim, iş makinalarını geçince sakinledi kocam! :)

Güven Hastanesinin önüne geldik, saat 19:50. Yine okkalısından bir sancı..Garfield gibi pencereye yapışmıştım park ederken. Pazar ya, pek kimse yok hastanenin önünde, indik, biraz iki büklüm yürüyorum ama gayet iyiyim. Asansörlere geldik bir sancı daha..veee 5. kat. Kapılar açıldı, deskte oturan hemşirelerle gözgöze geldik, yine hakikatli bir sancı vurdu, asıldım Mehmet' in omuzlarına, gömdüm yüzümü göğsüne. Hemşirelerin ayaklanıp tekerlekli sandayle getirelim dediklerini duydum, tek yapabildiğim elimi kaldırıp hayır anlamında sallamak oldu, yüzüm hala memonun göğsünde.. Mehmet: '' Gerek yok, tekerlekli sandalye istemiyor, iyi o.'' dedi. Geçen doğumdan tekerlekli sandayle fobim var ya... :)

Sancı geçince toparlanıp gayet rahat yürümeye başladım, hemşirelere de bir gülücük fırlattım ki korkmasınlar..Ben iyiyim!!  Hemen bir odaya aldılar beni, yatağa yattım, nst bağlandı, tatlı bir hemşire ilgileniyor benimle: Hicran hemşire. Mehmet' i yatış işlemleri için aşağıya yolladı, doktorumu aradı ve sancıları takip etmeye başladı, 170 i vurdu bir ara nst nin rakamları. Bayağı füze gibi sivriliyor karnım, nst pedleri kayıyor, ben derhal kalkmak istiyorum. Hicran Hemşire ''Hemen geliyorum, bir dakika'' dedi ve çıktı odadan. O sırada gelen kasılma ile ilk defa korktum, çok canım yandı ve itme hissinin geldiğini farkettim. Yanımda da kimse yok, sanki yatış işlemi sonradan yapılsa olmaz mıydı? Nerede Mehmet??

Yatağın kolundaki hemşire çağırma düğmesine bastım, Hicran hemşire koşarak geldi. Bileğine yapıştım, olanca gücümle sıktım;
''Doğuruyorum ben, lütfen kocamı çağırın!'' diye inledim.
''Tamam geliyor merak etme'' dedi ve o da elimi sıkmaya başladı..İkimizinde gözü nst aletinde, sessizce atlattık bu sancıyı da..
Herhalde Aslı hanım yetişemeyecek, Mehmet de aşağı katta salak işlemlerle uğraşırken ben buracıkta doğuracağım derken Aslı hanım' ın üzerinde kot, şimdiye kadar hiç görmediğim spor bir kılıkla odaya 'daldığını' gördüm! Sanırım o an yüzümde güller açtı!! :)
Muayene veee...

''Açıklık 10 santim, derhal doğumhaneye!!''


Aslı hanım' ın bu sözüyle odada bir panik havası esti. Başta Hicran Hemşire olmak üzere, odada bulunan diğer hemşirelerin ve yüzünü çok iyi hatırladığım tatlı hastabakıcı kadının birden ne yapacaklarını şaşırdıklarını, herkesin şaşkın şaşkın birbirine baktığını hatırlıyorum. Ben ise Mehmet' in derdindeyim...''Aslı hanım, Mehmet yatış işlemleri için aşağıya indi ama...?!''
Tekerlekli sandalye geldi. Aslı Hanım giyinmeye koştu..
''Binmek istemiyorum, kendim yürürüm.'' 
Doğumhane zaten karşı oda...Ne çok seviyorlar şu tekerlekli iskemleyi yahu!!!
''Lütfen oturun, lütfen!''
Tatlı tombiş hastabakıcı o kadar yumuşak bir şekilde rica etti ki, ''Hadi Itır, inat etme artık'' dedim kendi içimden ve oturdum.

Doğum masasına çıktım, Mehmet, Aslı Hanım ile birlikte yeşilleri giymiş bir şekilde girdi içeriye. Masanın ayak koyma yerleri çıkartılmış, hemşireler uğraşıyor takmak için ama beceremiyorlar, Aslı Hanım biraz sabırsızlandı ve hemşirelere hafiften çıkıştı; ''Haydi ama arkadaşlar, neden takamadık bir türlü??''
Ben yattığım yerden olanları seyrediyorum, bir yandan Aslı Hanım beni hazırlıyor, bir yandan da kasılmalar geliyor gidiyor, ıkınma hissi daha belirgin.

Ayak koyma yerleri takılamadı ancak ayakla itmek için pedal gibi başka bir aparat var. ''Bununla idare edeceğiz artık'' dedi doktorum fakat onu da takamadı hemşireler. Doğumhanedeki tek erkek Mehmet müdahale etti ve hallodu. Bence daha bile iyi oldu, ıkınırken asılı bacaklardan kuvvet almak imkansız, ama pedallara basarak itmek daha kolay.

Birden aklıma lavman geldi.

"Ayy Aslı hanım, şeyy lavman da yapılmadı bana?!"
"Olsun, önemli değil, ben steril yapıyorum bölgeyi, zarar yok"
"Yok ondan demedim, yani ya kaka yaparsam, yani size karşı, ben şey..mmmm..."
Aslı Hanım güldü:
"Amaan, aşkolsun Itır Hanım, onu mu düşünüyorsunuz, boşverin bu detayları siz"

Vallahi söyledim bunu...O an çıkıverdi işte ağzımdan, tutamadım! :)

Bu arada Mehmet kordonu kesecek, ona da steril eldivenler giydirdiler, kocamın eller tombik, parmaklar dolma, eldivenler zor giriyor, uğraştı, didindi, bir hemşirenin yardımıyla dolmalara yerleştirildi elidvenler :)

''Haydi bir deneyelim'' dedi doktorum ve başladım ıkınmaya..
''Çok güzel, tam açıklık, herşey yolunda gidiyor'' dedi.

Arda'yı doğururken ıkınmalar da kasılmalar gibi düzenli gelip gitmiş, aralarda nefes almış, hatta az biraz doktorumla sohbet bile etmiştik. Bu sefer sanki aralıklar yok olmuş, ıkınma hissi hiç kesilmeden sürekli devam ediyor gibiydi ve ben o kadar uzun ıkınmaya nefes yetiştiremiyordum. Arda'yı iterken gıkım çıkmamıştı, nefesimi alıp kursta öğrendiğim gibi itiyordum, ama şimdi nefesim tükeniyor, tükendiği noktada da bağırarak güç alıyordum...Evet evet ava avaz bağırdım ben :) Acıdan mı? Hayır, nefesimi yetiştiremediğim için! İçimden hayret ederek ve kendime gülerek bağırdım ben, her ıkınmam soluğum tükenince böğürerek bitti :)

Bu arada Mehmet 2 kez eldiven değiştirdi. Kordonu kesmek için steril olması gereken eller karısına destek vermek için başına kollarına ve ensesine değince hemşireler Aslı hanıma durumu ispiyonladılar ve hemen eldivenler değişti, dedim ya parmaklar dolma, her eldiven değişimi bir olay oldu...Bir de diğer tarafa döndüğümde karşılaştığım hastabakıcı kadının 32 diş gülen yüzünü hiç unutamıyorum..Her kafamı çevirdiğimde kadının yüzünde aynı ifade ile karşılaştım: Hayret, mutluluk, heyecan :)

Derken kafa çıktı, "Duur duurr!" nidaları ile kısa nefesleri yapıp ıkınma hissini baskıladım, omuzlar çıktı ve henüz ismi konmamış kızımız bacaklarımın arasından balık gibi kayıp Aslı Hanım' ın ellerine doğdu!

Saat 20:25

Hastaneye gireli yarım saat olmuş, ne lavman, ne damar yolu, ne ağrı kesici, ne hastane gömleği, ne epizyo...Hiç bir müdahale yok!

Konuştuğumuz gibi hemen göğsüme verildi ufaklık. Arda da aklıma gelmemişti, sonradan okuduklarımdan heves etmiştim, hemen oracıkta emzirecektim. Ama ne mümkün!! Ciyak ciyak ağlayan bir tip! Arda sakindi, gözlerini dikip bizi seyretmişti, onunla yapabilirmişim belki ama yaygaracı kızımızla mümkün olmadı, biraz konuşup emzirmeye çabaladıktan sonra çocuk doktoru aldı, yanımdaki masada kontrollerini yaptı.

Bir ara çocuk doktorunun "Bebeğin kıyafetleri nerde?" diye hemşireye sorduğunu duyduk..O an uyandık, hiçbir eşyamızı yukarı çıkartmamıştık ki! Herşey arabanın bagajındaydı: Bebeğin kıyafetleri, fotoğraf makinası, video kamera, pilates topu!! :)

Mehmet çantayı almaya yollandı, kıyafetler geldi, Aylin kız giydirildi, ben gecelik giydim, Aylini kucakladım ve doğumhaneden çıktık. Annemle babamı gördüm ilk; hastaneye gidiyorlar haberini almalarıyla evden fırlamışlar, daha yoldayken doğurdu haberi gelmiş!! Onların arkasında evde bizimle vakit geçirmiş ve beni kapıdan uğurlamış olan abim ve eşi:
"Kızım bu ne hız, daha 1 saat olmadı evden çıkalı?" diye takıldı abim. Sonra ilk doğumumuzu 15 gün arayla yaptığımız eltim:
"Naptın yahu? Sancılarda destek olmaya gelmiştim ben!?"

Odamıza geldiğimizde yatağa geçtim, yine ilk doğumdaki gibi çok enerjiktim, kendimi harika hissediyordum, yeniden doğmuş gibi, taptaze... O ana kadar koridorları inleten kızım da memeyle buluşunca sakinleşti ve güzel güzel emmeye başladı. Geceyi sorunsuz geçirdik, içim içime sığmadı, uykum gelmedi ve oturdum hemen kısaca doğumu burdan da haber ettim! Ertesi gün de hemen taburcu olduk...

Bir önceki doğumda epizyotomi yapılmıştı, 10 gün kadar sıkıntım olmuştu: şişlik ve ağrı. Koltuklara sandalyelere yarım popo oturmuştum hep, bölgenin havadar kalması söylendiği için genelde yatıyor ve külot giymiyordum. Bu sefer epizyo konusunda doktorumla konuşmuştuk ve kendisi büyük bir ihtimal gerek kalmayacağını, kendisinin de bunu pek tercih etmediğini söylemişti. Nitekim epizyosuz sadece ufak bir yırtık ile bitti bu serüven, iki deneyimi karşılaştır derseniz de şunu söyleyebilirim size: "Kahrolsun epizyo!!" :)
İnanılmaz rahattım doğum sonrasında. Ne şişlik ne ağrı. Oturmam kalkmada hiç bir sorun olmadığı gibi doğumdan sonraki 3. günde kot pantalon bile giyebiliyordum.

40. gün kontrolüne gittiğimde Aslı Hanım'la doğumu konuştuk, komik anları hatırlayıp güldük. Nasıl hızlı olduğundan bahsederken hemşirelerin kendisine gelip "Biz de böyle doğum istiyoruz" dediklerini anlattı gülerek.

Şimdilerde Aylin kız 3 ayı devirdi. (Doğumdan 5 gün sonra karar verebildik isme) Büyüyor, gülücükler agucuklar yapıyor, ellerini kemiriyor, her şeyi gözlemliyor ve hayata adapte olmaya çalışıyor. Arda kardeşli hayata, biz de 2 çocuklu hayata alışmaya çalışıyoruz. Zor olduğu kadar keyifli bir dönem. 2. çocuk ise bambaşka bir deneyim..İlkinde tecrübesizlik ve panik yüzünden kaçırdığımız pek çok şeyi ilk defa yaşar gibi yaşıyoruz ve "Aaa o zaman da bunlar olmuş muydu?", "Arda da böyle miydi?" gibi cümleler kuruyoruz sık sık...

Bu hikaye daha da uzar..keseyim artık :)
Herkese hayal ettiği gibi bir doğum dilerim...

10 Eylül 2011 Cumartesi

Ay dert yanasım var huuu!!!

Üzerimden kamyon geçmiş gibiyim..
Yorgunum..argınım..pestil gibiyim..
İlk haftalar 3 saatte bir kalkarken bile bu kadar yorgun hissetmemiştim..
Halbuki kız uyuyor..Zavallım zaten o kendi kendine büyüyor..eziyeti yok bana..
O yatınca yatabilsem...uykumu alabilsem..ama olmuyor..
Seviyorum ikiside uyuduktan sonra "takılmayı"..
Zaten sosyal hayat bitti..bari evimde kendi kendime sosyalleşeyim diyorum..
Aslında sorun tam olarak da uykusuzluk değil..

Arda ile aramız limoni bu ara..zorluyor beni..bizi..
Bütün otoritem bitmiş gibi hissediyorum bu ara..
Sanki düşmanıyım..Üzmekten haz alıyor beni..
Sanki hıncını çıkarıyor...Değişen hayatının, ikiye bölünen sevginin hıncını..
Anlaşamıyoruz bazen..daha ne olduğunu anlamadan başlıyor kendini yere atmaya, ulur gibi ağlamaya...
Ne orta yolu bulmak mümkün, ne teselli etmek..
G.t gibi kalıyorum karşısında..
Bir de dayak yiyorum bazen...ne yapacağımı şaşırıyorum..tekme tokat girişiyor..
Çok hafif tabii..kendi boyuna gücüne göre..Fiziksel olarak canımı acıtmıyor ama ruhen bitiriyor beni..

Ben de özlüyorum eskiyi..tıpkı onun gibi..evrenin gücüne gitmesin çok şikayet ediyorum ama..bocalıyorum işte, tıpkı onun gibi. Eski rutinlerimizi, muhabbetimizi, başbaşa  geçirdiğimiz vakitleri özlüyorum. Bana her seslenişinde, benden her bir şey istediğinde orda olabilmek, cevap verebilmek istiyorum. Artık mecburen babaya pasladığım bazı bize ait anları yeniden devralayım istiyorum..Mırıl mırıl konuşalım, kucak kucağa vakit geçirelim, her daim sevişgen olalım istiyorum..Öptüğüm zaman "yaa öpme yaaa!" demesin, kaşlarını çatıp beni itmesin istiyorum...Acaba yanlışLAR mı yapıyorum, kotaramıyorum mu? soruları beynimi kemirmesin istiyorum..

Amaaan istiyorum oğlu istiyorum işte! Burda vızıklanacağıma gidip zıbarsam daha hayırlı olmaz mı? Di mi ama? Hadi naşşş!!!

8 Eylül 2011 Perşembe

Yürrü bee..!!

Çok mutluyum a dostlar!!
Zil takıp oynayasım var..
Kızılay meydanına inip göbek atasım var..
Bağıra çağıra..ona buna..muştulayasım var..
Dağlara taşlara haykırasım var..

Arda tuvalete kaka yaptı a dostlar!! Bu akşam, yatış öncesi, adaptöre bile oturmadan..
4 Ağustos'ta bezi attığımızdan beri ilk defa..
Nasıl olacak, daha ne kadar böyle devam edecek? diye fık fıklanırken ben...
Daha dün akşam umudumu yitirmiş, gizlice ağlamaklı olurken..

Bilen bilir, bizim derdimiz büyüktü..sadece bez bırakmak değildi..
Kabızlık sonrası travmaydı, kaka tutmaydı, kimi zaman 10 gün tutmaktı bizim derdimiz..
25 Şubat'tan beri SOKOL kullanmaktı..Her gece yatmadan, artan dozlarla..
Dolayısıyla bez bırakma da daha bir büyümüştü kafamda..

Ben mutfaktaydım..babasıyla banyodaydı, yatma hazırlıkları için..
Pıt pıt ayak sesleri duydum koridorda..
Mutfak kapısında belirdi.."Hey anne, gel bak sana bişi göstelicem!" dedi..
Yürüdük peşpeşe banyoya doğru..
Acaba mı? derken banyo kapısında babanın yüzünü görünce "Allaaaaahhh!" dedim içimden coşkuyla!
Yüzümde normal bir ifade yaklaştım tuvalete..."Baak!" dedi, gururla gösterdi.
"Vaaay amma büyük" dedim ilk tepki olarak. Nasıl 6 gün tuttu anlamadım o şeyi! O küçücük vücutta nerede durdu o kocca şey?
Birini sopaya diğerini topa benzettik. Tam beyzbol oynamalık yani!! Hahahahaha!!!!
Sarıldım kocaman..."Biliyordum başaracağını!" dedim..
"Evet, sen çok mutlu oldun dimi anne?" dedi..
:)

Bende bok muhabbeti bitmez...Keseyim en iyisi burada...
Devamı gelsin e mi?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...