25 Şubat 2010 Perşembe

Bursa yolcusu kalmasın!


Yarın yola çıkıyoruz, maaile; çekirdek totiler ve babaanne, dede. Anane de bugünden otobüsle gitti. Sebep: Ana toti yine yarışacak!!
Masterlar Türkiye Kış kupası İstanbul' da olacaktı, Bursa' ya alındı. Olsun, gitmişken iskender üzerine de kestane şekeri yeriz! :)
Geçen yarışların üzerinden 4 ay geçti ben hala buraya resimleri koyamadım, güya yarış dedikoduları ve resimler hemen "kompile" bir post yapılacaktı ama olamadı işte..
Bu yüzme işine dönmek benim için çok iyi oldu; hem fiziksel hemde ruhsal olarak, öte yandan da Arda için süper bir anı olacak diye düşünüyorum, bu yaşında anasıyla kürsüye çıktı, az mı?? :)
Bu arada A.Ü. çok iyi bir kulüp, havuzu da harika, yaşı gelince miniklere başlar belki kim bilir? Bazen antremanda miniklere rastlıyorum, kenarda ısınırlarken filan seyrediyorum, çoook tatlılar, bacaksızlar ordusu şeklinde gelip takılıyorlar, sudaki halleri ise inanılmaz şeker! :)
Uzun lafın kısası yarın yolcuyuz. Arda ile gittiğimiz için takım otobüsü yerine arabayı tercih ettik. Dedenin zaten işleri varmış orda, babaannede destek kuvvet olarak gelmek istedi, hem bana, hem Arda' ya :) Anane Bursalı olmaktan mütevellit zaten hazırdı gitmeye, işte böylece cümbür cemaat bir ekip oluverdik!
Geçen yarışlara hazırlandığım gibi hazırlanamamış olsam da, biraz "fasulyeden" tadında 4 ferdi 2 tanede bayrak olmak üzere 6 yarış yüzeceğim, bakalım yine ana-oğul totiler olarak kürsüye çıkabilecek miyiz??

Kürsüde resim bulamadım..indikten sonra, tribünleri selamlarken :)

18 Şubat 2010 Perşembe

Gocuman oldu evladım benim :)

Şubat 15 itibariyle Toti 20 aylık olmuştur, bu da böyle biline..
Yani 4 ay sonra 2. doomgünüsünü kutlayacağız sıpanın..Daha kendimi kış modunda hissetsemde bu sıcak bahar havalarına inat, aslında azcık kaldı hazirana, sanki daha çook uzaktaymış gibi geliyor bana oysa..

Artık toti kendi portakalını kendi sıkıyor,



Sabahları bazen kaşarlı tost "yutuyor",




I-pod u kulağına takıp saturday night fever modunda ayak temposu tutarak dans ediyor,



Mutfak sandalyelerini lavabonun önüne taşıyıp, tırmanıp, bu aralar en büyük sevdalısı olan musluktan akan suyla oynaşıyor. Napıcaz bu su işini bilmem, bu gidişle Ankara 2007 yazı gibi kurak bir yaz geçirecek sayemizde..Hiç izin vermesen bi türlü, biraz izin verip "hadi artık yeter" desen bir türlü..Yaz gelse de terasa şişme havuzu kursak diycem, yazdan da ben hazetmiyorum..Neyse ana yüreği hadi bari yaz gelsin diyim melek yavrumun hatrına :)

11 Şubat 2010 Perşembe

Cibiş ayak

Bu ara pek yazasım yok, hoş zaten sık yazmıyorum ama en azından keyifli yazılar yazıp fotolar koyuyorum veya aklımda hoş taslaklar dolaşıyor yazmasamda..Şimdilerde hoş taslaklar da pek dolanmıyor beynimin köşelerinde..Bunda Arda' nın bu aralar mızıltı halinde dolanmasının etkisi büyük sanırım..Köpek dişleri mi, Üsye mi, 2 yaş sendromuna yaklaşma mı derken sebep aramaktan sıkıldım..Hepsi de olabilir, hiç biri de. Dün akşam ilk defa bağırdım ona, bir ara fırlatmak geldi içimden :( -- ilerde buraya rağbet gösterip okursa bilsin ki zor zamanlar da oluyor, anne bazen kafayı yiyor..netekim ben artık her an annemi anar, anlar, yere göğe koyamaz oldum--
Genelde donup kalıyorum ağlama krizine girince, neyin doğru olduğunu kestiremiyorum, ne yapmalıyım bilemiyorum, sonra bir şekilde toparlanıp dikkat dağıtma filan derken atlatıyoruz..Ama dün çok daraldım..bağırdım..sonra üzüldüm..falan..
Bak yazasım yok dedim, döşedim gene :)

Neyse şu vız vız günlerin inadına beni çok güldüren Toti' nin havaya bakan ayak baş parmağı fotolarından bir demet koyayım buraya ve şenleneyim..Biz abimle küçükken ayağımızı bu şekle sokar "Cibiş ayak" derdik. Arda doğdu doğalı iç güdüsel olarak hep "cibiş ayak" !! :)

Ayakların genel duruşu

Bir parmak daima havada olmalı !



Denge unsuru olduğundan şüpheleniyoruz :)


5 Şubat 2010 Cuma

Mız mız, vız vız, diş-ateş ve damar damar üstüne binmesi

Geçtiğimiz 1 haftaya dair aklımda kalanlar;

Toti: bol mızıltı, huysuzluk, öksürük, yemek yeme(ME) savaşlarında defans tarafı, anneye yapışma, "annieeee, memmeeeee!" replikleri, burun akıntısı, inat, hırçınlık, her an kolayca dökülen gözyaşları...

Anne: Çaresizlik, üzüntü, yemek yeme(ME) savaşlarında hücüm tarafı, bitkinlik, bıkkınlık, sonlara doğru boğaz ağrısı, öksürük, halsizlik ve sırt tutulması...

Haftasonu "babamız" ın ankara hudutları dışında olması yüzünden birlik kuvvetlerinden yoksun olarak annemlere sığınmış olmama rağmen, başetmekte zorlandım ne yalan söyleyeyim...Takip eden hafta içi günlerde de işe gidemedim zaten.
Bu arada pazar akşam "Ciddi bir şey yoktur ama yinede gösterelim, kafamıza göre ilaç vermeyelim" diye gittiğimiz Güven hastanesinde 2 dakikalık bayağı hızlı bir muayene sonucunda reçeteye tavegyl şurup yazıldı, muayene sırasında da dişlerden filan bahsedildi, eve gelip adam akıllı reçeteye baktığımda tanı: "diş çıkartma" diye bir ibare gördüm. Zaten denk gelen dr. u pek sevmiyorum, bu ikinci karşılaşmamızdı...
Bu diş çıkarırken ateş çıkması meselesi bana bayağı garip geliyor, hatta Dr. umuz Emel Hanım yanlış hatırlamıyorsam bunun doğru olmadığını söylemişti. Bu "diş çıkarırken bebekte ateş olurr, efenim ishal oluuurrr, nezle oluuurr" söylemleri bana halkımın damar damar üstüne binmiş teşhisi kadar gerçek geliyor. Neyse ateşten geçtim de basbayağı virutik bir üsye yi nasıl oluyor da dişe bağlıyorlar anlamış değilim..Sonuçta bende de aynı semptomlar var ve bildiğin üsye geçiriyorum ve muhtemelen birbirimize geçirdik..neyse Emel Hanım' la bu konuyu istişare edeceğim ilk fırsatta..

Çok ukalalık yaptım, zaten çok biliyorduysam neden pazar akşamı hastaneye gittik..di mi? Yada ben bol keseden ahkam keseceksem neden dr. olmadım da italyan filoloğu gibi garip bir şey oldum..di mi?
Haydi geçmiş olsun, bu kışın ilk ve son üsyesi olsun... işallah!!!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...