31 Aralık 2009 Perşembe

Son gün!

Yılın son günü, yarım günüz, akşamüstü ailecek Tunalı' da gezip son kalan hediyeleri alır, bir kahve içer, ışıklı caddede yürüyüş yaparız..akşama babaannelerdeyiz, Toti erken ve problemsiz uyursa belki 1-2 saat Alp'lerin ev partisine gideriz, yok mızmız bir akşam olur da babaanneye rahatsızlık olacak gibi olursa, alır Toti' yi eve döneriz..o yatağa, biz tv de dansöz seyretmeye :)
Belki Babun da gelir, prosecco içer dansöz kritiği yaparız, geyik çevirir dururuz...Geyik demişken; bi sitede gördüğüm geyik kartlarından yaptık!! Yılbaşı hediyesi niyetine el yapımı kartlar, iyi dilekler...



Arda' nın eli ayağı kartonda çizildi, ayaklar geyiğin yüzü oldu, eller boynuzları..Yapması basit, sonuç bence çok şeker. Kimine buzdolabına assın diye düz kartona yapıştırıldı, kimine kartpostal şeklinde hazırlandı..
Bir de günün anlam ve önemine uygun olarak bir de ağaç koyalım buraya. Bu sene evde süslemedik, ağacımız çok büyük ve Arda gördüğü ağaçlara çata çuta daldığı için göze alamadık, devrilme, ışıklarda kısa devre, sel, deprem.. :)
Neyse ofisteki ağaçla idare edelim..
Hepimize iyi yıllar olsun işallah!! Ho Ho Hooooo!!!

29 Aralık 2009 Salı

geçen hafta sonu



Geçen hafta sonu çok hareketli geçti. Cuma Noel tatiliydi, evde yeni bakıcımız ve Arda ile vakit geçirdik, Fatoş Hanım' ı daha yakından tanımak adına iyi oldu, biraz gözlem yaptım, bazı rutinleri gösterdim, beraber parka gittik, yemek yedik, öğlen uyku faslı tabiki benle oldu ama yinede tahmin ettiğim gibi çok yapışmadı bana, Fatoş Hanım' la da bayağı oynadı Toti..Bakalım nasıl olacak? Selvi 31' ine kadar gelecek sonra yanlız kalacaklar yeni ikili. İlk defa hiç tanımadığım birine bırakacağım için kalbim pır pır...Bir yandan ısınıyorum yeni "abla" mıza öte yandan hiç tanımıyorum ki diyorum ve üstüme bir kara bulut çöküyor...Neyse olumlu olalım, zamanla her şey yoluna girecek!!!

Cumartesi pazar sadece öğle uykularında evde idik. İlk defa Gymboree' ye gittik, deneme dersine. Çok keyifliydi, biraz şaşkındı bizim sıpa, herşey çok hızlı, karışık ve renkli geldi sanırım, her söyleneni de yapmak istemedi ama yine de iyi takıldı. Ananeye pazar kahvaltısına gittik, Dodo kuzene balık yemeye gittik, anne toti yüzme antremanına gitti, 365 e yılbaşı alışverişine gittik, gezdik oğlu gezdik, yerimizde duramadık! Anne toti hiç yemek yapmadığı için pazar gecesi 11:30 da mutfağa girdi, gözler yarı kapalı bişiyler yapıverdi..saat 01:00 e doğru da saya söve çıktı mutfaktan...Acaba şu yatılı bakıcıyı mı alsaydık diye de düşünemeden edemedi....

26 Aralık 2009 Cumartesi

pof


Yazamadığım bu günlerde:

Yeni bakıcı Fatoş Abla 1 haftalık deneme süresini doldurdu..
İbrahim Dede ameliyat oldu, 3 gün hastanede yattı..
Toti hafif bir üsye geçirdi, uykularında çok öksürdü..
Yine Toti iştahını kaybetti..çok fena yemek seçmeye başladı, anne üzgün vede süzgün :(
Anne toti işte çok yoğun günler geçirdiği için bakamadığı, birikmiş 1200 adet mailini net bir kararla silip derin bir oh çekti..
Toti' nin saçlar papaz gibi oldu..
Hiç kar yağmadı..

Ne biçim bir Aralıktır bu? Zaten ağaç ta süsleyemedik bu sene, hiç cingıl bels moduna giremedim..poffff..

15 Aralık 2009 Salı

Toti tamıtamına 18 aylık!!

Vay be, 1,5 yaş!! 18 ay!! Geçenlerde dediğim gibi gözümde büyüttüğüm bir hadise idi Arda' nın 18 aylık olması, hiç gelmiyecekmiş gibi uzak gözükürdü gözüme..Oysaki zaman uçtu gitti, bugün, 15 Aralık itibarı ile oğlumuz sayın "totilerin totisi Arda totisi" 18 ayı devirmiş durumda!

İtiraf etmeliyim şimdiye kadarki en keyifli zamanlarını yaşıyorum. Uykuları hala pek fena ama küçük beyin kendisi baldan tatlı :)
İşte 1 yıl arayla karşınızda Arda Efendi:



14 Aralık 2009 Pazartesi

Hafta sonu..

Düşündük taşındık, sonunda aşılanmaya karar verdik..
Cumartesi sabahı Güven hastanesinde maaile domuz gribi aşısı olduk..Vatana millete hayırlı olsun!

Akşamına Kağan-Selen mantıya çağırmıştı, onlara gittik. 3 boy cüce vardı ortamda; 11 aylık, 18 aylık ve 28 aylık, hepsi er kişi. Biz tam aradaki yaş olarak, "neydik ve ne olacağız" ı güzelce analiz ettik :)
Arda sonlara doğru bayağı şımardı, şov yaptı..

Pazar günü kendimi baba ocağıma attım!!
Aşıdan olduğunu tahmin ettiğim bir kırıklığım vardı cumartesiden beri, canım hiç 3 posta yemek hazırla, mutfak topla, Arda' yı eyle aktivitelerini yapmak istemedi bugün, halsizim, kolum kanadım kırık gibi...Bu halet-i ruhiye içerisinde kendimi anamın kollarına, baba ocağıma atmaktan başka hiç bir şey bana iyi gelemezdi...Netekim sabah 09:30 itibarı ile kahvaltıya gittiğimiz ananelerden akşam 21:30 itibarı ile çıktık! Çoook iyi geldi bünyeye, onlarda Toti' yi çok özlemişler, sanırım Toti de onları özlemişki pek keyifli bir gün geçirdi paşam!



11 Aralık 2009 Cuma

Bize bunu nasil yaparsin Selvi?!?! Hıck :(

Şimdi ne gerek vardı buna? Tatlı tatlı geçinip giderken?
Rutinimizi bozmaya, huzurmuzu kaçırmaya, yürekleri pır pır ettirmeye, üzmeye, hayal kırıklığına uğratmaya..ne gerek vardı?

Napıcaz şimdi? Yatılı mı? Gündüzlü mü? Yabancı mı? Türk mü? Yoksa kreş mi? Öz bakım diye Or-An mı? Yakın diye öz olmayan kalabalık bakım mı??

Amaaannn bu karda kışta, Aralık ortasında, hemi de en sevdiğim, sadece güzel şeyler olduğuna inandığım ayda, tek derdimin "kime ne hediye alsam" olması gerekirken ne gerek vardı yaa? :(

Alacağın olsun Selvi...

5 Aralık 2009 Cumartesi


Cumaları yarım günüm ya, ne zamandır yüzme antremanları yüzünden eve erken gelmiyordum. Dün işten çıkıp doğruca eve attım kendimi, Selvi aramıştı zaten öğle uykusunu uyumadı diye, bir önceki gece de çok uyanmıştı...
Selvi' nin mutlu mesut erkenden yollanması ile başbaşa kaldık Totimle. Emiştik, oynaştık, D&R dan yeni aldığım kitaplara göz attık veee ne zamandır istiyordum kek yaptık! Bu aktivite Arda paşanın çok hoşuna gitti, sürekli karıştırdı, tezgahın üzerine terfi ettiği için de pek zevklendi.
Tarif annemin yazdığı kitaptan, klasik kek hamuru. İçine türlü malzeme eklenerek "bilmemneli kek" olabiliyor. Biz ceviz, fındık, tarçın ve elma koyarak apple pie kıvamında bir tat yakaladık.
Ben malzemeleri katarken Toti her daim karıştırdı, biraz ceviz tırtıkladı, fındık-ceviz rondodan geçerken düğmeye o bastı vuuuuuuu diyerekten...

Bayağı hızlı hareket ettim, tezgahın yanından ayrılmamak için akrobatik hareketler yaptım, neyse her iş bitti keki kalıba dökeceğim, bir kıyamet!!! Bizimkisi önündeki oyuncağı alındığı için fena bozuldu!! Zor teskin ettim, hem gönlünü almak için hemde adettendir ya bir parmak çiğ kek yalattım...Ben küçükken sabırsızlıkla beklerdik abimle kalıba aktarılışını kekin, sonrada parmaklama kavgası çıkardı, sen daha çok yaladın diye, ağzımız burnumuz batardı! :)

Kek pişerken ev misss gibi koktu, makineye de kahve koydum, ondan da ayrı bir koku, ohhh soğuk bir kış günü, hava gıpgriyken daha müthiş bir ev kokusu düşünemiyorum...

4 Aralık 2009 Cuma

Kabak tadı



Efenim bu da benim kabak tatlım! Bayramda yapmıştım. Henüz cevizler serpilmemiş vaziyette..Kabaklar İpek Hanım Çiftliğinden. İlk girişimim olmakla beraber fena olmadı, bu arada kolaymış, daha teferruatlı bir çalışma zannediyordum. Kabak mühim ama, eğer lifli tatsız tuzsuz olursa istediğin kadar şeker boca et, olmuyor-muş...

Arda da afiyetle götürdü bu arada..ohh barsaklarına yarasın oğlumun :)



1 Aralık 2009 Salı

Tralalaaa Aralık geldi o lalaaa! :)

seğmenler, sonbahar..

Nedendir bilmem Aralık ayını cok severim. Aslında sebep çok: Karı, kışı pek bi severim, pis bir özenti olarak "noel - krismıs" ruhuna bayılırım, süslü çam ağacı karşısında sevinçten çığlık atasım gelir, kendi burcum aslandan sonra en çok yay burcundan hazederim, her türlü "sezon konseptine" yani meleklere, geyiklere, çanlara, yıldızlara tav olurum..Noel Baba ise ayrı konu, kendisini çok hoş buluyorum, ho ho hoooo :)
Geçen sene aralık ayında Arda 6 aylık olmuştu. İlk aylar emzirme problemleri ve lohusalık bunalımı ile boğuşurken kulaklarımda çınlayan "6 aylık olunca herşey değişecek, bak görürsün" cümleleri yüzünden 6. ay gözümde büyümüş, büyümüş adeta bir ütopya olmuştu. Sabırsızlıkla bekledim 6. ayı, merakla dinledim milletin 6 aylık bebeklerinin maceralarını...
Derken geldi çattı 6. ay! Gercekten farklıydı 6 aylıkken, oturuyordu, emeklemeye çabalıyordu, bilmiş bilmiş bakıyordu, iletişim almış başını gidiyordu, en önemlisi ben bebekli hayata iyice adapte olmuştum veee emzirme sıkıntıları bir yana Arda tam anlamıyla "cok cok" emer olmuştu :)



6 aylık toti

6 aylık olması ile gece uykularının bozulması tek kıl yanı idi bu cicim ayının. İlk hastalığı olan 6. hastalık, ardından gelen şiddetli grip ve çıkmaya çalışan dişler, belkide bir büyüme atağı yada hepsi birden mutlu mesut giden gecelerimizi alt üst etmişti. 6. ayın böylede bir hatırası var bende...Literatürümüzde hep şöyle geçiyor: "Ayy 6. aya kadar süper uyudu bizimkisi ama sonra başladı gece uyanmaları, valla zombi gibiyim yaaa!" :)

Bu sene 15 Aralık' ta 18 aylık olucak Toti. 18 ay da ütopik bir aydı benim için. Hep düşünürdüm "Vayy acaba nasıl olucak" diye, işte şurda 15 günümüz kaldı. Dün Baba Toti ile konuşuyorduk ne kadar büyüdü, özelliklede şu son 15-20 gün içinde nasıl değişti diye..ama bunları daha sonra yazacağım...Sadece Arda' yı anlatacağım bir postta...
En sevdiğim ay Aralık ayına ojjgeldin yazısıdır aslında bu..Ojjgeldin Aralık!! Umarım bu sene de diğer senelerdeki gibi hep iyi şeyler olur bu ay..Aaaa bide biz Aralık' ta nişanlanmıştııık, sahi!! Hemde 24 Aralık' ta, Noel ağacının önünde kesilmişti yüzük kurdelemiz!

Özenti, yabancı yalakaları n'olucak!! :-)

25 Kasım 2009 Çarşamba

Babişkomun 70. yaş günü !!!!!


Dile kolay, 70 yıl..
22 Kasım bu sene daha bir anlamlı, daha bir özeldi..
Sevgili babamın 70. yaş gününü kutladık!
Mumları torunlarıyla üfledi Berkin Dede..çok tatlılardı beraber, gurur duydum, gözlerim doldu :)
Saatini çok beğendi, koluna taktı, Dodo deklanşöre bastı.
Nice senelere babacığım..sağlıkla, torun torbayla :)
Umarım bizler de sağlıkla 70 yaşımızı görebilir, torunlarımızla pasta kesip eğlenebiliriz...

21 Kasım 2009 Cumartesi

Salıncağın akselerasyonu ile şiddetlenen rüzgarın getirebileceği hastalık!!

Bugün güzel bir gündü..Yarın dedenin doom günüsü ya, dayı Dodo ile beraber Tunalı' ya indik ve seçmiş olduğumuz hediyeyi aldık. Tunalı feciydi, kalabalık ve kaldırımları oyuk oyuk, pusetle off-road yapmak gerekiyordu, hemen kendimizi Kuğulu parka attık...Arda totisi kuğuları seyretti, güvercinleri kovaladı, kaydıraktan kaydı ve salıncakta sallandı. Dayı Dodo acayip salladı totiyi, benim narin sallayışlarımın yanında roller coster a binmiş gibi oldu bizim sıpa vede çok hoşuna gitti! Gevrek kahkahalar attı, midesi bulanır gibi oldu, ben eyvah kusacak derken yeniden kahkahayı basıverdi :) Sonrada kaydırak faslı, komikti, kendini bırakmadan az önceki gülüş, heyecan ifadesi, kamerasız gittiğime pişman oldum...

Salıncakların yakınında Arda toprağı eşelerken çocuğunu salıncağa bindirmeye çalışan bir kadın dikkatimi çekti, çocuk sarılmış sarmalanmış, pembe bir kayak montu giymiş, şapka atkı, allah ne verdiyse, sanki Alaska' da zavallı, hava da fena değil yani...Tam çocuğu incelerken kenardan gelen bir cümle beni benden aldı, ya teyzesi çocuğun yada halası filan..
-"Aman salıncağa bindirme filanca, rüzgar yapar hasta olur çocuk"....!!!!!

12 Kasım 2009 Perşembe

sonbahar güneşi, dedenin bahçesi, mevsim güzellemesi


Ağustos doğumluyum, yaz çocuğuyum, ama hep kış insanı oldum. Yazı bir tek 3 aylık uzun tatiller olduğu zaman sevdim, okulla yıldızı hiç bir zaman barışmamış bir insan olarak o zamanlar yaz mevsiminin kıymetini bildim, hakkını verdim. Ne zamanki çalışma hayatı başladı, yazların tembellik yapacak bir tarafı kalmadı, işte o zaman kış insanı oldum...Yağmurdan, kapalı havadan, kardan, kıştan daha çok keyif aldığım için, terlemeyi sevmediğim için, soğukla bir şekilde baş edebildiğim ama sıcağa hiç bir zaman çözüm bulamadığım için...

Bu sene, uzun bir zaman sonra ilk defa yaz bitmesin istedim, sıcak güneşli günler bitiyor diye panikledim, hava erken kararıyor diye hayıflandım, sabah yağmur bulutları görünce oflayıp pufladım..ve daha başındayız :)

Neden bu değişim? Çünkü benim bir çocuğum var artık!! :)
Hamile yogası hocam Pınar Hanım' ın kulakları çınlasın, her cumartesi yağmur yağar, Pınar Hanım (2 çocuklu!!) eve tıkıldık diye karalar bağlar, bende kendisine mutlu olması gerektiğini, barajlarımızın dolduğunu, yazın susuzluk çekmeyeceğimizi anlatırdım, o da benim o zamanlar hiç anlamadığım isyankar bakışlarını fırlatırdı :)

Geçtiğimiz hafta, kasım ayının ilk haftasonu, pırıl pırıl bir sonbahar güneşi vardı, hava ılıktı...Ananeyle dedenin bahçesine gittik, dede bize mangalda balık yaptı, kuzen Ekin de geldi, maaile yedik, içtik, bahçede tepiştik, pisilerle oynadık, toprakla haşır neşir olduk...Büyükler rakı demlendi, bebeler elma suyu.. ama herkes balık üstü helva yedi, Arda totisi de ilk defa helva tattı, böylece balıklar midelerde huzura erdi!! :)

Susuzluk çekilmeyen, dolu barajlı, güzel güneşli günlere ;)
Yengeç tabağını yaladım! Şlops! :)
Balık üstü helva, ohh mis gibi!

püskül kuyruklu cici kedi

kuzen ekinden harika poz

pisi pisi, balıklar bittiii!!

26 Ekim 2009 Pazartesi

Yeter artık, yeter beee, YETERRRR!!!

İşte böyle gürledi yaşlı amca dün Arda ile bana :(
Ne yapacağımı, ne diyeceğimi şaşırdım..ilk defa böyle bir şey başıma geliyor..
Tadımdaydık akşam Banu ve Derin ile, Arda' nın çığlık atacağı tutmuş bir günü idi..
Aslında sadece yemeğin sonuna doğru sıkılınca bağırdı, bir de masalar arasında yürürken zevkten..
Evet kabul ediyorum tiz çığlıklar, rahatsız edici olabiliyor..
Evet cocuğum olmadan önce bende gıcık olurdum bağıran çocuklara..(Annelerine daha çok: Susturamadı yahu bir türlü!!! Bekara karı boşamak kolaymış :))
Evet amca çok yaşlıydı..

Ama ne bileyim hiç beklemiyordum, dumur oldum, ilk defa başıma geldi, sinirleneyim mi, utanayım mı bilemedim...Sonra amcanın yaşını düşünüp sustum, yaşına başına saygımdan, en çok da tahammül seviyesinin artık dibe çöktüğünü düşünerek sustum..Ama içerledim yahu! Kendimi kötü hissettim, daha genç biri olsa dalardım dedim :)
Kalkarlarken yanındaki genç hanım özür diledi, Arda' yı sevdi..
Garson ay aman allahım amcanın hergün geldiğinden, çok kaprisli olduğundan, onların neler çektiğinden bahsetti..
Bizde Banu ile sen son şunu düşündük:
Amca gürlediğinde yapılacak en iyi şey:
"Hay yaşa be amcacığım, diline sağlık, hakikaten kafa ütüledi, bizce de YETERRRR!"
..demek olacaktı :)
sen sağ, ben selamet, Arda ciyak!!

22 Ekim 2009 Perşembe

domestik haller




Ev işlerinden feci şekilde sıkılıyorum...
En çok da Arda uyuduktan sonra mutfağa kapanıp gece gece yemek yapmaktan..
23:00 sularında soğan kokmaktan..
Her iş bitip mutfağı da temizledikten sonra evdeki yemek kokusunu duymaktan..
Daha bir de banyo yapmam gerektiğini hatırlamaktan..
Gece 01:00 sularında yorgun baygın yatmaktan..
Sonrada 03:00 de daha dinlenemeden Arda nin vızıklanması ile uyanmaktan..
nefret ediyorum..
Ayrıca:
Oturup yayılıp dinlenememekten..
Bloga vakit ayıramamaktan..
Grey's Anatomy nin daha hala 5. sezonunu bitirememekten..
Fotoğrafları istediğim gibi düzenleyememekten..
Başucumda duran kitapların hiç birisine başlayamamaktan..
şikayetçiyim!!
Keşke parmağımı şıklatmamla:
Günlük mis gibi taze yemekler hazır olsa, öğlene ayrı, akşama ayrı!
Ütüler jilet gibi yapılıp dolaplara yerleşse!
Yazlık-kışlık işleri pıt diye hallolsa, hurçlar puf puf dolup kapansa!
Ev hergün Narin gelmiş gibi pirupak olsa!
Alışveriş illeti olmadan, dolabımda her sabah cool kıyafetler-kombinler bulsam!
Bu kadar yahu!!! :-)
Ohhh yazınca bile bir anlık bir ferahlık kapladı içimi :)



19 Ekim 2009 Pazartesi

Yarışlara 2 hafta kaldı!!

Uluslararası Cumhuriyet Kupası, masterlar yüzme yarışları 30 Ekim - 1 Kasım 2009 tarihlerinde Ankara Üniversitesi yüzme havuzunda! Daha önceki yazımda bahsettiğim gibi Anne Toti olarak C3 kategorisinde (35 - 40 yaş grubu) pisinlere geri dönüyorum. Geçen hafta lisansım çıktı, bu hafta da eşofmanlar filan verilecekmiş :) Ne kadar nostaljik!
Bu arada artık ultra modern bir şekilde, gireceğimiz yarışları internetten kendimiz seçip, kayıt yaptırıyoruz. Eskinin çarşaf misali lisanslarının yanında yeni mini lisanslar da gayet şık ve pratik gözüküyorlar!
Hangi yarışları mı seçtim: İşte kahraman emekli yüzücü anne totinin yarış listesi:
50, 100, 200, 400 serbest, 50,100 sırt vede bayraklar. Toplam 6 yarış ve sanırım 2 bayrak! Deli miyim neyim, neden 400 serbeste de kayıt yaptırdım bilemiyorum ama en azından Tuncay Hoca' nın gazına gelip 800 e girmiyorum! O kadar da değil yani! :)
İstediğim kadar antreman yapamasam da, kendimi hiç hazır hissetmesemde heyecanla bekliyorum yarışları. Emektar yüzücüler olarak bol bol eski günleri yad edeceğiz, heyecan yapacağız, birbirimize tezahürat yapıp rezil derecelerimize güleceğiz!! :-)
Sonuçlar, fotolar, dedikodular, hepsi yarışlardan sonra burada...

27 Eylül 2009 Pazar

dodo kuzen uf oldu! :(



Bu hafta sonu kötü bir olay yaşadık. Sevgili Dodo kuzen bayramdan beri iyi değildi, gittikleri Foça' dan tatsız dönmüştü, yediklerini çıkarıyordu, ara ara ateşi yükseliyordu ve güleç yüzü solmuştu. Doktoru boğazı şişmiş, virütik bir şeydir herhalde, antibiyotik verelim ve takip edelim dedi kontrolden sonra. Ateş Calpol-Ibufen ikilisi ile düşürüldü, antibiyotiğe devam edildi ama her daim iştahlı olan Doruk kuzunun iştahı bir türlü eskisine dönmedi, bir şeyler yemek istese bile hemen çıkarıyordu :(
Cuma günü durumdan şüphelenen Dr. u minik kuzuyu Hacettepe acile yolladı ve çekilen röntgen ile Dodo' nun pil yutmuş olduğu ortaya çıktı!!! Meğer zavallı dodocuk yemek borusunda takılı kalan yassı bir pil ile duruyormuş kaç gündür! :(
Endoskopi ile pil alındı ama kaldığı yere tahribat yaptığı anlaşıldı, o yüzden minik kelebek şu an annesinden ayrı hastanede yatıyor :(( Herkese büyük bir şok oldu, hepimizin günlerdir o sıkıntıları çeken Dodo'cuk için içi parçalandı, hastanede yalnız yatmasını ise yürek kaldırmıyor ama elden bir şey gelmiyor :(

Ama doktorların da demiş olduğu gibi daha kötü şeyler olmamış olması, p.tesi günü inşallah taburcu olacak olması teselliler..Dodo kuzene burdan acil şifalar diliyoruz, eski neşesine ve iştahına kavuşması için dualar ediyoruz. Arda Totisinin biricik kuzeni, akıllı bıdık Dorik seni çoookkk seviyoruzzzz :)

26 Eylül 2009 Cumartesi

kısa kısa

Yaz tatili dönüşü hafif bir depresyon yaşanıp, Ankara' ya ve eski hayatımıza yavaş yavaş alışırken bir baktık zaman uçup gitmiş yine. İstediğim kadar sık bloga yazamamdan ötürü de kafamda olan bir yığın şey yazılmayı beklerken düşüncelerimde düğümlenmiş kalmış.
O yüzden kısa kısa havadisler verelim..

--Aslında hiç bu post ta yer almayı haketmeyen, hiç te minik bir havadis olmayan bir şey oldu tatil dönüşü: ARDA TOTİSİ YÜRÜMEYE BAŞLADIIIII !!! :))
11 Eylül Cuma günü, daha önceki günlerde halıda babası ile benim aramda bir kaç adım atan Toti, birden bir yay çizip farklı bir rota üzerinde, yüzünde şaşkınlık ve sevinç karışık heyecanlı bir ifade ile oyuncaklarına doğru seyirtti! Çok heyecanlı, komik ve güzel bir andı, kaçırmadığıma çok seviniyorum!

--15 aylık kontrolümüz için Emel Hanım' a gittik (15 Eylül günü). Emel Hanım çok iyi buldu genel durumunu.
Boy: 82 cm
Kilo: 11.220 gr
Baş çevresi: 48.2 cm
Bu kontrolümüzde genel olarak emzirme ve bizim yatağa gelmesi ile ilgili konuştuk. Çok detay yazmayacağım ama konuşmanın sonunda ve Emel Hanım ın dedikleri doğrultusunda kendimi çok germiş hissettim, sanki gereğinden fazla dert ediniyormuşum gibi hissettim bazı konuları.. Bilemiyorum tabi her çocuk, her anne, her yaklaşım farklı. Emel Hanım için doğru olan şey benim içinde doğru olacak diye bir şey yok ama şimdilik bazı düşüncelerimi askıya aldım. Sanırım bir süre daha emzirmeye devam edeceğim..Yatak konusu ise çözmek istediğim ama nasıl yapacağımı bilmediğim bir husus. O yüzden ertelenmeye mahkum gibi :) Hani altından nasıl kalkacağını bilemediğin yada üşendiğin şeyi hep ertelersin ya; tıpkı ders çalışırken "Ayy neyse bir saat sonra başlıyayım, aa ne çabuk geçti, ben en iyisi yarın çalışayım" diye ötelediğimiz gibi işte :)
Kontrol sonunda suçiçeği aşısı oldu Toti kuş ve yine her zamanki gibi hepimize bol bol saydı, sövdü!! :)

--Son olarak bendeniz yine belimi sakatladım, yıllardır uyuklamakta olan bel fıtığım silkinip kendine geldi ve "Baak ben burdayım, naaber?" diye güzelce bir yokladı. Totodan Voltaren iğne yiyerek atlattım, aslında tam atlatmışda sayılmam hala bir hissettiriyor kendini. Havuza da gidemedim tabii. Bakalım yarışlarda napacağım? Çaktırmadan 60 yaş kategorisine mi girsem acabaaa?!?! :)

20 Eylül 2009 Pazar

yaz tatili - II. bölüm



Tatilimizin üzerinden tam 2 hafta geçti ancak yazabiliyorum!! Bu aralar hiç bir işe, hiç bir şeye yetişemiyorum, bir de yeni bilgisayar gelince, onu kurcalamakla ve alışmakla geçti günler.
Her sene gittiğimiz Datça seçeneği bu sene bir takım sebeplerden dolayı baştan elenince ortada kalmış, kara kara "Ne yapacağız biz bu sene?" diye dertlenirken, bir gün ofiste Gülgün Hanım' ın "Ortakent Yahşi tam size göre, Toti' yle acayip rahat edersiniz. Orada Vira's otel var, yemekleri de harikadır!" demesi ile aniden bu seneki rotamız belli oldu. Ben Gülgün Hanım' ın anlattıklarını kafada süzgeçten geçirdim, beğendim, önce Baba Toti' yi ikna ettim, ardından da Anne-Babalarımıza teklif ettim. Hep beraber keyifli olacaktı, hem 2 tarafında belli bir programları yoktu ve arayış içindeydiler...Anne-Babaların da dahil olmasıyla kalabalık bir aile olarak yapacağımız tatilimiz biçimlendi. Arda' nın ilk tatilini Anane-Babaanne ve Dedeleri ile birlikte cümbür cemaat geçirmesi de bence harika oldu!! Aslında il tatilini geçen sene 2,5 aylıkken Datça' da yapmıştı ama pek bir şeyin farkında olmadığı için sanki bu seneki tatilimiz ilk yaz tatili gibi oldu; ee tabi kumsalda kova-kürekle oynamadan yaz tatili mi olurmuş?? Geçen sene kuma elini bile sürmemişti! :)
29 Ağustos günü akşam geç bir uçakla Totiler şeklinde Bodrum' a doğru yola koyulduk. Büyükler araba ile gündüzden yola çıkmışlardı. Neredeyse gece yarısı idi Yahşi' ye vardığımızda, etrafı göremeden odamıza yollandık. Ertesi sabah gerçekten çok güzel bir yere geldiğimizi gördük. Deniz Datça' yı aratmayacak güzellikteydi, otelimizdenizin dibindeydi, sahil harikaydı ve yemekler nefisti. Toplam 8 gün kaldık Vira's otelde. Çok rahat ettik, günümüzün çoğunu kumsalda geçirdik, odalarımıza neredeyse yatmadan yatmaya gittik. Arda her sabah kahvaltıdan sonra kumda oynayıp, deniz banyosunu yapıp, 11 uykusunu pusetinde, şezlonglarımızın yanındaki ulu ılgın ağacının gölgesinde yaptı. İlk günler denize girmekten pek haz etmesede deniz kenarında beline kadar suda çok güzel oynadı. Son gün ise -hep öyle olur ya- denizden acayip keyif aldı ve sudan çıkmak istemedi! :)
Bitez' e, Camel Beach'e ve Ekin' in ananesinin Güllük' teki evine gittik, bu ufak çevre gezilerinin dışında canımız bir yere kıpırdamak istemedi zaten, keyfimiz yerindeydi çünkü. Arda otelin ve sahilin maskotu oldu, garsonlardan Sefa abi'yle kanka oldu, Ayşe köpeğin peşinden ayrılmadı, sahilde alman bir arkadaş bile buldu kendine :)
Sabahtan akşama yedik diyebilirim. Otelin yemekleri süperdi, Arda açısından hiç sıkıntı çekmedim, her öğün mis gibi çorbalar ve sulu yemekler vardı, sıpa ilk defa mantı yedi ve bayıldı! :)
Kumda bol bol bira patates yaptık, dondurmayı abarttık, gider ayak Bitez dondurmasını keşfettik ve çookk beğendik!!
Gülgün Hanım' a bizi oraya yolladığı için çook teşekkür ederiz. Tatilden bir ders çıkarttım bu arada: 1 hafta, hele çocukla olunca çok kısa..minimum 15 gün yapılmalı tatil.
Bitti :) Fotolara buyrunuz...
Bıcı bıcı..

:)

Dedem beni hep eğlendirdi :)

Yürüme alıştırmaları yaptım

Odamızdan sahile gidiş

Ohh babişle serin odamızda ne güzel uyuduk!


Babaannem kumdan kaleler yaptı, ben bozdum :)


Mantıya bayıldımmm!!!


Dizlerim kuma değmesin diye yeni bir emekleme şekli geliştirdim.

Dedeyi denize iit-tiiimm! :)


Brrr, su soğukmuş! Sarmala beni anneee :)


Şu içtikleri sarı şeyde fena gözüm var ama bir türlü tadına bakamadım!


Öğle yemeği yiyoruz.


Alman arkadaşım Hans :-)


Son akşamımız, yemek sonrası gezinti.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...