29 Haziran 2009 Pazartesi

1. yaş kutlamaları

Doğumgününün üzerinden 2 hafta geçti, daha hala kutlamaları yazıp resim yükleyeceğim...Şublog işine girerken "vakit bulamam" diye düşünüp durmam boşuna değilmiş, gerçekten vakit bulamıyorum yazmaya. Aklımda binbir türlü şey var ama gel gör ki oturup da yazamıyorum hiçbirisini :(
Olayada hakim değilim henüz, istediğim gibi resim ekleyemiyorum, sayfayı biçimlendiremiyorum..O yüzden de kimseye haber vermedim henüz, istiyorum ki şöööyle fotolu, atraksiyonlu hoş bir sayfa olsun, istediğim kıvama gelsin, öyle baksın millet :)

Ardoşun doğumgünüsünü hafta sonu kutladık. 15' i p.tesine geldiği için 13-14 haftasonu varyeteler yaptık. Aşağıda henüz "ne yapsam, nasıl yapsam??" diye kıvranırken bir yazı daha yazmıştım. Bir çok sebepten ötürü "bebekli-çoluk,çombaklı" partiden vaz geçtim. Cumartesi günü anne ve baba totinin en yakın arkadaşlarını çağırdık. Arda' yı dünyaya getiren biz olduğumuza göre bizim partilememiz gayet uygun olacaktı! Bu doğrultuda "Ne iyi ettik de Arda' yı aramıza kattık!" adı altında terasımızda bir Happy Hour düzenledik, maksat anne-baba eğlensin, içsin, sevdikleriyle geyik çevirsin :)

Banu-Derin, Tongar, Alp-Ebru, Kağan-Selen, Ali-Ümit-Umut, Ömer-Çise-Doruk geldiler. Doğa-Harriet, Emre-Itir gelemediler. Tongar hafif atıştırmalıklar hazırladı, 1 kasa bira ve 3 şişe prosecco eşliğinde terasta minik bir büfe kurduk. Arda ilk başlarda uyuduğu için meydan Derin ve Doruk' a kaldı, Anne Toti de rahatça arkadaşları ile geyik çevirip, içkisini içti :) En minik misafir Umut (neredeyse 2 aylık) bol bol annesini emdi ve terasta hava alıp babasının kollarında keyif yaptı. Daha sonra hava biraz bozunca içeri geçtik, Arda' da uyanmıştı, minikler gelen hediyelerle oynadılar, karnımız acıkınca battal boy pizzalar söyledik, kış bahçesinde takıldık, tüm içkiyi bitirip bakkaldan yenilerini söyledik :)
Arda ve Doruk uyuduktan sonra kalan misafirlerle (Tongar,Ömer-Çise, Kağan-Selen) gece 2 ye kadar oturup kış bahçesinde (acayip yağmur yağdı) muhabbet ettik. Güzel bir gün-gece oldu.



pek tatlıyız...sevdim bu fotoyu :)

Erkek kısmısı geyik çevirirkene...

Karı kısmısı prosecco ile coşarkene :)

Minik Umut annesinin kollarinda etrafı incelerkene

Babun ile uçarkene

Bira su gibi akarkene
Derin Ardaya hediyesini verirkene ve uyku sersemi Toti adına paketi açarkene

Selenle itfaiye arabası sürerkene...naanii naaaniiiii!!

Ömi ile her zamanki gibi pek eğlenirkene


Ertesi gün (pazar) ailecek İncek Tenis Klübünde öğle yemeği yiyerek kutlama yapmayı planlamıştık. Doğru bir kararmış çünkü çoook keyifli oldu. Arda totisi ve kuzenler Ekin ve Doruk tüm gün çimlerde takıldılar, tabii yaş itibariyle en çok Ekin klübün tadını çıkarttı, hava serin olmasına rağmen beline kadar havuza bile girdi!! Toplam 20 kişiydik, upuzun bir masada italyan aileleri gibi yemek yendi, bol gırgır, bol muhabbet. Bu arada İbrahim Dede' nin de doğum günüydü o yüzden çifte kutlama yapmış olduk. Doruk Dayının sponsor olduğu doğum günü pastası da günün anlam ve önemine uygundu, bakınız resimler ;)
Bence harika bir gün oldu. Çayır çimen, açık hava herkes için çok rahat oluyor, çocuklar da rahat etti, oyalandı.
Totimizin 1. dedemizin 61. yaşı kutlu olsuuuunnnnn!!! :-)
Doruk, Bilge, Ekin çimlerde keyifte - Totiler şen şakrak


Çimlerde Doruk ile güreş

Anane ve kuzucukları


Dede torun yaşgünü pastası - Kiraz kız Ekin!


Cümbür cemaat (Kaçak Ekin ve babası hariç)

23 Haziran 2009 Salı

Doğum hikayemiz, Toti' nin gelişi!!


40+1 in sabahı. Ertesi sabah doğum başlayacak!!

9 saat sonra...işte minik toti! :)


Ne zamandır aklımda, bu blogda doğum hikayemiz yer almalı!! Arda' nın doğum gününün üzerinden henüz 1 hafta geçmişken, arayı fazla açmadan doğum hikayemizi yapıştırıyorum buraya. Bu hikaye daha önceden dogaldogum sitesine yazılmış ve kurs arkadaşlarımızla paylaşılmıştı, o yüzden detaylı ve uzuuun bir hikaye :) Dili de biraz resmi, toti filan yok yani :)

Iste bizim hikayemiz:

Hamilelik donemini sorunsuz ve cok keyifli bir sekilde gecirdim. Bulanti-kusma gibi rahatsizliklari hic yasamadim. O donemde calismadigim icin kendime vakit ayirarak, spor yaparak, dinlenerek ve gezerek gecirdim 40 haftayi. 21. haftada pre-natal yogaya basladim ve 40+1 e kadar surdurdum. 33. haftaya kadar da cok temiz bir universite havuzunda yuzdum. Yoga sinifinda Dogal dogum ve Lamaze kursundan haberdar oldum. Esli katiliniyor, eslerde dogumda nasil kocluk yapacaklarini ogreniyorlardi, hayalini basindan beri kurdugum kurs ayagima gelmisti!! Hemen kocami ikna ettim (zor oldu!) ve kursa yazildim. Daha cok bilinclenmeliydim, okuyor, arastiriyordum, tamemen normal doguma kitlenmistim, bu kurs tam istedigim seydi!
Kurs harika gecti, tamda zamani idi, bir kac hafta gec olsaydi katilamayacaktim, karnin burnumdaydi yani, sanirim 38. haftadaydım. Esimde cok motive oldu, bazen benden daha katilimci oluyordu kursta. Bol bol dogal dogum videolari izledik, kursu duzenleyen doktorumuz tarafindan anatomiden tutun masaja, eslerin koclugundan meditasyona kadar bir cok konuda calistirildik, bilinclendirildik. Artik hazirdim, kafamda tek bir sey vardi: “Ben normal dogum yapacagim!” Dogumdan bir gun once yine yogami aksatmadim, beni kapidan girerken goren kurs arkadaslarim “Hala dogurmadin mi sen?” diye hayretle karsiladilar beni :) Cok hareketliydim, kendimi harika hissediyordum, elim ayagim cok sismemisti ama karnim fuze gibi uzuyordu onumde ve artik hakikaten catlamak uzereydim!!

15 Haziran 2009 Babalar gunu (!) sabahi (40+2), kanamam oldu. Uyku sersemi “Tamam geliyor heralde artik” dedim ve esimi uyandirdim. O da uyku sersemi; “Yaa? Ne guzel, ama biraz daha uyusak??!” dedi. Gece bir dolu sebepten az uyudugumuz icin ikimizde biraz daha uyumaya karar verdik. Beklide yanlis alarmdi..Ben biraz kasilma varmi diye bekledim, ara ara az agrilar oluyordu, dakika tutmaya calisirken uyuyuvermisim :) Tekrar uyandigimda yine hafif bir kanama gorunce hastaneye gitmeye karar verdik. Cok sakindik, dus aldik, cantamizi kontrol ettik, hafif bir kahvalti ettim ve saat 10:30 gibi Hacettepe hastanesine vardık. Hamileligimin 5. ayinda doktorumu, sezaryen havasi sezdigimiz icin degistirmis, Hacettepe’de yengemin de dogumunu yapan Ozgur Deren' e gitmeye baslamistik.

Pazar gunu oldugu icin acilden giris yaptik. Esim arabayi park edip gelene kadar, beni anlamadan, dinlemeden tekerlekli sandalyeye oturtup dogumhaneye postaladilar bile!! Her sey aniden cok hizli gelismeye baslamisti. “Yuruyebilirim” dedigimde bir hemsire: “Doguruyorsunuz hanimefendi!” diye hafiften bir azarladi beni. Dosyami kucagima koydular, hasta bakici dogumhaneye dogru surdu..Orda formlar dolduruldu, sorular soruldu, kapisi elektronik bir yer, yan yana odalar var, ben ne olacagini anlamamis bir halde etrafa bakiniyorum, gozum kapida esimi bekliyorum, cantamda yanimda degil, ne olacak simdi diye dusunurken beni bir odaya alip ultrasona bakmaya basladilar. Muayene yapildi, 2 cm aciklik vardi. “Tamam” dendi “dogum basladi, hastaya onluk giydirilsin!” Doktoruma haber verildi.

Bu arada ben, sonradan esimle adini “nazi” koydugumuz nobetci doktorla inatlasmaya basladim. Esimi yanimda istedigimi, dogum cantami, ozel esyalarimi istedigimi soyleyince bana cantaya ihtiyacim olmadigini, esiminde buraya gelemeyecegini soyledi L Ben saskin, kendi doktorumun esimi doguma bile alacagina soz verdigini soyledigimde bana bunun mumkun olmadigini, herhalde yanlis anladigimi soyledi. Allahtan cep telefonum yanimda, esimi aradim. Moralim bozuk, sesim titriyor...Esim elektronik kapinin onunde oldugunu ama iceri alinmadigini soyledi. Benim sinirlerim iyice bozulmaya basladi, bu arada damar yolu acildi, lavman icin talimatlar verildi. Tam hatirlamiyorum ama bir noktada koptum ve aglayarak benimle ilgilenen hemsireye ve “nazi” ye bagirmaya basladim. Surekli “boyle olmamaliydi, bu sekilde hayal etmemistim” gibi seyler soyluyor, i-pod umu ve lamaze defterimi istedigimi soyluyordum. Nasil olurda tuvalet cantami bile iceri sokamiyordum?? Terlemistim ve saclarimi toplayacak bir tokam bile yoktu yanimda!!! Bunları duyan hemsire ve nazi bana tip tip bakip islerine devam ediyorlardi. Herhalde simarik bir burjuvaya catmislardi ve kimbilir dahane kaprisler yapacaktim?!

Kendi doktorumu aramayi akil ettim, olani biteni anlattim, bana esimi yanima yollatacagini, oradaki nobetci doktorlarla konusacagini soyledi ve esimin doguma kesinlikle girecegini, endiselenmememi soyledi. Bu arada lavman yapildi ve nst getirildi. Ben doguma kadar orda olacagimi artik anlamis, aglamayi bir kenara birakmis, careler dusunuyordum. Lavman biter bitmez kendimi elektronikkapinin onune attim, aglayarak esime sarildim, hem dogum heyecani, hem bastan hayal ettigim gibi gitmeyen bu surec sinirlerimi epey yipratmisti. Esimle kapinin onunde ustumde onluk dururken, doktorumun asistani geldi ve esimle beraber bizi iceri aldi. Sonunda esime ve tuvalet cantama kavusmustum! :)
Aslinda bir universitenin egitim hastanesinde hayal ettigim bir cok seyi yapamayacagimi/yasayamayacagimi biliyordum. Hele ki Hacettepe gibi kesin kurallari olan bir hastanede. Belki ozel hastaneler daha esnektir, benim hayalimdeki “pembe sanci sureci” ne daha uygundur ama normal doguma inanan bir “ozel doktor” bulmak zor ve bizim icin pahali bir olaydi.
Odaya alinisimin ustunden 1 saat gecmisti, hala kasilmayoktu, oglen 12:00 civari suni sanci verilmeye baslandi. Esim arada bir odaya gelebiliyor bana destek olup, gizli gizli su icirip (nazi su icmemi de yasaklamisti!) gidiyordu. Bende i-pod umu takip, kurs doktorumuzun verdigi lamaze defterimi okuyor, arada bir arkadaslarimla, annemlerle telefonlasiyordum. Kasilmalar aynen kurs doktorumuzun dedigi gibi deniz dalgalarina benziyordu. Ilk baslarda hafif siddette gelip gidiyorlardi, Nazi arada bir gelip oksitosinin derecesini artirip gidiyordu, her geldiginde tuvalete gitmek istedigimi soyleyip nstleri cikarttiriyordum. 4 cm acikliga kadar buna izin verebilecegini ama sonrasinda kalkamayacagimi soyledi. Gerekcesi ise suydu: Kordon sarkmalari olabiliyormus. Belki bu tip durumlar olmustur bilemiyorum ama bence daha cok gebelerin ortalikta dolanmamasi ve her seferinde nst baglamamak icin yurumeye izin yoktu. Ben her tuvalete kalktigimda hemsire nstleri baglamaya geliyordu ve eminim bana sinir oluyordu..Neden yerimde duramiyordum ben? :)

Kasilmalar yavas yavas siddetlenmeye basladi. Artik gelis gidislerini daha net bir bicimde hissediyordum, nefes egzersizlerimi yapmaya basladim. Kasilma bitince yine defterimden cesaretlendirici sozleri okuyor, kasilma sirasinda nefes esliginde kursta ogrendigim derin gevsemeyi yapmaya calisiyordum, kendimi sevdigim ozel yerimde hayal ettim, hos anilari animsadim, ailemi dusundum..i-pod hep kulagimda; kimi zaman klasik muzik dinliyorum, kimi zaman gaza getirici rock parcalar :) Nazi ve hemsire sasiriyorlar, bazen tam kasılma sirasinda giriyorlar odaya bir sey icin, “Durun!” diyorum, “kasilma geldi, bekleyin” ve devam ediyorum nefeslerime, kasilma bitince “tamam” diyorum, devam ediyorlar.

Bir noktada nazi ile muhabbet ettigimi hatirliyorum, sanirim antipatiklikten ilginclige gectim onun icin. Lamaze felsefesini, kursu, dogal dogum hakkindaki goruslerimi anlattigimi hatirliyorum. O da dinledi ilgiyle ama one surdugum her goruste beni curutmeye kalkti,eee ne de olsa doktor olan o, teknik bir sey soyleyince kaliyorum cevapsiz :) Olsun gozlerinde gordum saygisini, bir kasilmam sirasinda yine nefesimi bitirip gozlerimi actigimda “Harikasin ya, bravo” dedi ;)
7 cm acikliga ulastigimda yeni bir sey ogrendim. Bomba! Hacettepede cumartesi pazar gunleri epidural yapilmiyormus!! Bu arada dogal dogum kursu yaptim filan ama ben cok acik itiraf edeyim, epidurali reddetmeyi asla dusunmemistim. Kasilmalarda artik iyice siddetlendigi icin gozum korkuyor, koca hastanede nasil bir anestezist olmaz aklim almiyordu. Yine sarildim telefona Doktorumu aradim, “Kiralasak, disardanbir anestezist getirtsek nasil olur??” filan diyorum, Doktorum guluyor, “7 cm. e gelmissin Itir, bundan daha fazla bir sey olmayacak, bosver, yaparsin sen” deyip kapatiyor. Motivasyonumu tekrar kazaniyorum, devam ediyorum nefeslerime, “Olacak bu is!! Hem annem epiduralle mi dogurdu beni??!” Yanliz cok yorgunum artik, kasilma aralarinda acayip uykumgeliyor, tam dalacak gibiyken yeniden kasilma geliyor, gidince uyuklamaya basliyorum, ne kadar az suruyor ara?! azicik uyusam… Bu kısım bayagi uzun bir zaman surdu, artik i-pod dinlemek filan istemiyorum, sadece yatiyorum, nefeslerimi yapiyorum ve aralarda icim geciyor. Aslinda yurumeme, hareket etmeme izin verseler eminim daha iyi atlatacagim, soyle belimi hareket ettirebilsem, esim gelip biraz masaj yapsa..ahh ne guzel olacak...

Bu arada kasilmalarin en siddetli zamanlarinda karnimi hayretle izledim, nasil bu kadar sert ve top gibi olabiliyor bir anda? Ya icindeki bebek? O karin o kadar sertlesip dertop olunca o ne yapiyor icinde,ne hissediyor? Cok mucizevi bir olay bu!! Derken yeni bir doktor geldi odama, “Muayene yapacagim” dedi. Bu basindan beri kacinci muayeneydi hatirlamiyorum ama artik muayene filan istemiyordum, cunku ozellikle kasilmalarin siddetli oldugu anlarda muayeneler gercekten cok rahatsiz edici oluyorlardi. Yeni gelene “Off sizdemi yaa?!” dedim sertce. Gayet kibar; “Maalesef ben de..Ama benim muayene etmem gerekiyor, bundan sonra beraber devam edecegiz” dedi. Hmm, degisik bir durum vardi, biraz toparlandim, heyecanlandim!

Digerlerine gore gayet nazik ve yumusak bir muayeneden sonra bakip gulumsedi: “Haziriz, doktorunuzu arayalim, o gelene kadarda beraber calisacagiz.” Ben daha dogumhaneye gitmeden ikinmaya baslayacagimianladim, acaba doktorum gelmeyecekmi diye suphelenirken, yeni doktorum yanima oturdu ve “Hadi bakalim, oğlunuza yardım edelim” dedi. Cok heyecanlandim, evet artik sona geliyorduk ve hamileligin basindan beri beni en cok korkutan-dusunduren ana gelmistik. Kisa bir ikinma pozisyonu pazarligindan sonra teslim oldum ve onun istedigi gibi devam ettik. Ikinmalar tek kelimeyle superdi, ben inanilmaz bir rahatlama hisediyorum, doktorum beni ovuyor, ilk dogumum olduguna inanamiyor, “harikasin supersin bravo sana”diyordu. Ben bunlari duydukca iyice gaza geliyor, en iyi sekilde ikinmak icin gayret gosteriyordum. Yoga ve lamaze da ogrendigim gibi; alt karin kaslarimi calistirarak, bosa nefes harcamadan :) Yengem demisti, dogru sekilde ikinirsan kasilmanin agrisi biter, gider diye. Gercekten de dogru, ikindikca inanilmaz rahatliyorum, agrilar ucup gidiyor.

Bazen durduruyor beni, dinleniyorum ama zaten kasilma gelince kendiliginden ikinma ihtiyaci geliyor ve rahatliyorum. Bir ara doktor “Harika gidiyorsun, kafasi gorunuyor, yavasolalim henuz Dr.un gelmedi” dedi. “Eyvah” dedim icimden “yetisemeyecek!” Sonra “Ya” dedim, “ben bununlada dogururum, sevdim adami, cokda iyi motive etti beni, neden olmasin?” Ben bunlari dusunurken Dr. ;
-Kafasina dokunmak ister misin?
-Nee?!?!
-Uzat elini, kafasini sev oglunun!!

Elimi uzattim, Dr. un yardimiyla Arda'nin disari cikmaya calisan kafasinin tepesine elimle dokundum. Aman allahim ne tuhaf bir duyguydu, sicacik, kaygan, sert ve tuylu! :) Oglumla ilk temasimizdi ve benim icin cok heyecan vericiydi. 10 aydir icimde buyuyen, ilerde benim “cocugum” olacak minik varlik icimden cikmaya ugrasiyor, ben kendi bedenimden onu hayata getirmeye calisiyordum. Daha yuzunu goremiyordum ama basina dokunmustum, dokunusumu hissetmis miydi acaba??
Bu arada doktorumun geldigini soylediler, dogumhaneye alacaklardi beni. Kapida doktorum belirdi, ilk sorum “Mehmet nerede? Girebilecek degil mi doguma?” oldu, doktorum gulerek arkasini gosterdi, esim arkasindaydi ve bana “iste basardik” diyen gozlerle zafer dolu bir gulus atti ve biz Naziye inat hep beraber doguma gittik! Esimin sonradan anlattigina gore Nazi, esim doktorumuzla beraber soyunma odasindan yesiller icinde cikarken bayagi bir bozuk calmis!:)

Dogumhanedeyiz..cok da antipatik bir yer degil, buyuk, yuksek tavanli. Dogum yatagina aliniyorum, cok az kaldi, az sonra Ardayla karsilasacagiz, Mehmet de yanimda, cok sevincliyim ve inanilmaz heyecanliyim. Doktorum, sempatik ikinma doktorum, esim ve bir hemsire..o kadariz. Doktorum “Hadi” diyor, “Cok guzel gitmissin simdiye kadar, banada goster bakalim” diyor, cigerlerimi doldurup ikiniyorum, Mehmet kafama arkadan destek veriyor ve hep guzel seylersoyluyor, ellerim masanin kollarinda, onlari cekip ikiniyorum..1, 2 derken sanirim artik yoruluyorum, “Demin daha iyiydin” diyor doktorum, “Hadi gene oyle ikinmaya calis!” Biraz dinleniyorum ve toparliyorum kendimi, bir sonrakinde “Geliyor Itir!!” diyor Dr. “Ha gayret, bir sonrakinde alacagim Arda’ yi!!” O sirada epizyonun acildigini hissediyorum, aci degil, sadece his. Ve son ikinmada kafa cikiyor, “Simdi dur!!” diyorlar hepsi bir agizdan, ve hemen 2 kisa bir uzun nefesi yapiyorum, cok yardimi oluyor. Birden bedenimde ufak sarsinti gibi bir sey hissediyorum ve acayip bir rahatlama...Arda' cik cikti! Hemen kafami kaldiriyorum, doktorumun elinde minicik kirmizi bir beden!! Cok aglamiyor, biraz vizildaniyor sanki, hemen gogsume yatiriyorlar. Iste o ani hic unutmayacagim; aylardir bekledigimiz, neye benzeyecek acaba diye meraklandigimiz bebegimiz, saskin saskin, gozlerini kocaman acmis bize bakiyordu! Elimizde kolumuzda kameralar foto makineleri ile girmedik biz doguma, Mehmet' in konsantrasyonunu bozacakti aletler cunku, iyi cektim mi, kadraja sigdi mi? Gibi kaygilarla asıl coskuyu yitirecekti, onun yerine beynimize kazidik o ani, biz ona baktik, konustuk, o bize bakti, inceledi :) Babalar gununde gelip babasina en guzel hediyeyi verdi Arda’ cik!!

Saat 21:03 de dogmus, tam 9 saat surmus yani dogumum. Arda 3540 gr. dogmus, boyunu bilmiyoruz, Ankara’ da cogu hastanede boy dogum aninda olculmuyor artik.

Hemsire alip olcumlerini yapti, isitilmis carsaflarin icine yerlestirip yanima verdi biraz daha bakistik, sevistik ve biz Arda' cikla kucak kucaga ciktik dogumhaneden, ailelerimiz kapida karsiladi bizi, merakla, sevincle seyrettiler Arda' yi. Cok mutlu ve enerjik ciktim dogumhaneden, surekli “Suna bakin, ne kadar sirin degil mi?!” deyip duruyormusum, abim soyledi sonradan :)
Odama ciktigimda herkes yanimdaydi, her kafadan bir ses cikiyordu, herkes yorumlarda bulunuyordu, ben heyecanla dogumu anlatiyor, 1 ay sonra dogum yapacak eltime hic korkacak bir sey olmadigini soyluyordum. Sevdiklerimizle olmak, paylasmak guzeldi, mutlu ve cok zindeydim, yeniden dogmus gibi. Odaya girerken Arda’ yi giydirmek icin aldilar, bende yatagima kurulup (sedyeden yataga ziplayarak gectim diyebilirim, hic agrim sizim yoktu) hemen bir sandvic ve meyve suyunu govdeye indirdim, aclik basima vurmustu :) Cok vakit gecmeden Arda geri geldi, mis gibi tulumu icinde ve hemen gogsume yapistirdilar, emdi. Bende nasil emzirecegime odaklandim, acemiyim tabii..

Basi biraz moral bozucu baslasada harika gitmisti dogumum, istedigim gibi olmustu, basarmistim, hemde epiduralsiz!! :) En onemlisi Arda saglikli bir bebekti ve birbirimize kavusmustuk! Bu arada Turkiye-Cek Cumhuriyeti maci varmis o sirada ve biz yenikken Arda gol atmis, e buda bizim Arda' nin uguru oldu galiba ;)

Buraya kadar sabirla okuyanlara biraz daha sabir diyorum, azicik tesekkur edecegim :)
Oncelikle esime, her zaman yanimda oldugu, normal doguma benim kadar inandigi (kendiside atesli bir normal-dogal dogum savunucusu oldu kurstan sonra), hamileligim ve lohusaligimda bana inanilmaz yardimci oldugu ve Arda’ nin babasi, benim de esim oldugu icin ;)

Hakan Bey' e; kendini dogaldoguma adadigi ve kurslari duzenledigi, bizi acayip motive ettigi ve farkli bir bakis acisi kazandirdigi icin,
Annem ve Nilgun Anneme; 2 tane harika annem var benim, her zaman oldugu gibi lohusaligimda da sabirla destek olduklari icin,

COOOKK tesekkur ederim!!

Herkese hayal ettigi gibi bir dogum ve saglikli bebekler diliyorum!! ;)

Evimize döndük, mışıl mışııılll :)

18 Haziran 2009 Perşembe

1. yaş kontrolümüz, Dr. Emel Hanım ile randevu.

Dün Toti' nin 1. yaş kontrolü vardı. 2 aydır Emel Hanım' ı görmeye gitmemiştik, özlemişiz kendisini :)

Doktorumuzu seviyoruz biz. Arda ilk doğduğundan beri kendisine gidiyoruz. İlk aylar emzirme ve emme sorunlarimiz olmuştu, kuzucuk iyi kilo alamamıştı, benim moralim çok bozuktu ve lohusalık depresyonuna girmek üzereydim ki Emel Hanım' la tanışmıştık. Sistemli bir şekilde Arda' ya kilo aldırmıştık ve emzirme konusunda beni çok desteklemişti, gerçi ilk kontrollerde Arda' ya karşı biraz soğuk bulmuştum kendisini ama Arda büyüdükçe daha sevecen olmaya başladı ve gittikçe gözümde daha sempatikleşti :)
Kendisi de bir anne olarak, ilk bebeğinde yaşadığı emzirme sorunlarını anlatmış, etrafımdan gelen "amann biberon verme!!" baskılarına kulaklarımı tıkatmış, bana süt sağdırarak, ohh canımıza da değsin ne de güzel biberonlarla vererek Arda' ya kilo aldırmış, bu sayede aynen kendisinin dediği gibi Arda güçlendikçe daha iyi meme emmeye başlamıştı. Yani herkesin korkuttuğu gibi hiçte biberon aşığı olup memeyi reddetmedi...
Emel Hanım' ın 2 totisi var bu arada :) Kontrollerde bazen onları ve maceralarını da konuşuyoruz; büyük kız okula başlayacak, ufak oğlan 20 aylık oldu :)

Ölçümler çok iyi çıktı:
Kilo: 10,50 kg (50-75 persantil)
Boy: 79 cm (90-95 persantil)
Kafa: 41 cm (50 persantil)

1. yaş bir dönüm noktası, özellikle beslenme açısından; bir çok yasak kalkacak, yeni tatlara başlayacağız. İnek sütü, yumurta sarısı serbest. Artık mis gibi meyveli muhallebiler, sütlaçlar yapacağız, omletler yiyeceğiz, meyveli süt içebileceğiz. Bal, kivi ve patlıcan yok! Siz ne yiyorsanız ondan yesin artık dedi. Zaten bayağıdır taze sebzelerden tuzsuz klasik tencere yemekleri, çorbalar yapıyordum, aile boyu..Emzirmeye devam, az da olsa, oyun da oynasa zararı yok, faydası var. Benimde işime geliyor zaten, gece uyandığında rahat oluyor, sabahları da yatak keyfi yapmış oluyoruz :)
1 yaşına geldi diye çikolata, abur cubura saldırmak yok. Ne kadar geç o tatlara alışırsa o kadar iyi. Pestil, kuru meyveler, ev yapımı kurabiyeler atıştırmalıkların kralı.

Yiyecekler dışında da bayağı konuştuk; yürüme, şu meşhur ilk adım ayakkabıları, duygusal gelişimi, inatlaşma, ağlama krizleri, tatil, yolculuk, sinek koruyucuları, güneş, deniz filan falan..hepsini yazamayacağım :)
Son olarak kan aldılar totimin elinden, çok ağladi minnoşum :( Aslında acıdan filan değil, daha yatağa yatırırken başladı ağlamaya, yatmak istemiyo ya bu aralar, bir de başında 2 hemşire, anladı bir tuhaflık olduğunu, kendini güvende hissetmedi, bir de hemşirelerden teki aksi ve aceleci olunca 2 kez kaldırıp yatırmak zorunda kaldık, koptu tabiki bizimkisi, birde üstüne elinin çok sıkı tutulması ve iğne..off içim parçalandı..
Herşey bitip de giderken yine karşılaştık Emel Hanımla, bu sefer Toti kaşlarını çatıp, yüzünü çevirdi doktoruna, küsmüştü işte hepimize..

16 Haziran 2009 Salı

toti 1 yaşındaaa!! :)




Bugün 15 haziran, Arda totisinin 1. yaşgünü..
Garip hissediyorum, heyecanlıydım, dalgındım, hep geçen sene bu günü düşündüm, sabah hastaneye gidişimizi, sancı odasını, Arda' nın gelişini... Ofiste işler yoğundu, Neslihan hediye getirmiş, cok sevindirdi beni.
Doğum gününü hafta sonu değişik varyetelerle kutladık...Yakında buraya yazacağım, resimlerle beraber...
Akşam baba toti bana çiçek getirmiş, çok mutlu etti beni, annem vardı, yemek yedik, Arda' ya doyamadım bir türlü, yatırırken ayrılamadım yanından, öpmeye doyamadım, biraz daha uzatsam kıllanacaktı bizimkisi :)
Yaşarken yavaş geçiyor aslında, hele ilk başlar, belki ben zorlandığım için zor geçiyordu, ama şimdi geriye dönüp bakınca 'vay be' diyorum 'koca bir yıl geçmiş!!' Aslında 6 aydan sonrası gerçekten çabuk geçti, daha keyifli idi, iletişim kurmak, her geçen gün yeni bir numarasına tanık olmak...

İyiki geldin Toti, iyiki bizim oğlumuz oldun, o kadar çok seviyorum ki 'oğlum' demeyi!!
Umarım sağlıklı, iyi şanslı, ailenle, sevdiklerinle geçireceğin, çok keyifli uzuuuunnnn bir ömrün olur...
İyiki seni aramıza katmışız, aferin anne ve baba totiye!! :)

10 Haziran 2009 Çarşamba

doğum günü mevzuu..

Birinci yaş gününde doğum günü yapmalı mı yapmamalı mı? Bir kaç gündür bütün meselem bu..
Bir yanım 'Yap yap yap!!!' diye tempo tutuyor, diğer yanım 'Deli misin sen? otur oturduğun yerde' diye beziyor feci şekilde..

Aslinda Pazar günü (asıl d.günü pazartesiye denk geliyor) aile arasında cok keyifli bir kutlama olacak; Incek TYK ya gideceğiz, yemek yiyip çimlerde yuvarlanacağız. Ama şu içimdeki tempo tutan yanım taaa ne zamandır pek heveslenmişti; Cumartesi günü de Arda' nın minik arkadaşlarini ve dolayısı ile benim arkadaşım annelerini çağırma konusunda. Geçen hafta sonu hatta bir heves balonlar filan bile almış, davetli listesini hazır etmiştim. Fakat birden bezgin yanım devreye girdi ve cumartesiye 3 gün kala beni durdurdu..Bunda 12 bebek (bazıları çocuk) + 25 yetişkinden oluşan davetli listesinin de etkisi var diye düşünüyorum. Arda nın kalabalıktan feci halde rahatsız olacağını, öğleden sonra uykusunu yapamayacağını ve bu yüzdende daha asabileşeceğini düşünüyorum ve afaganlar basıyor. Aslında ilk doğum günü kendisinin bir şey anlamayacağı bir durum, kalabalığın nedeni, pastanın süslemeleri, mum üflemek, alkış...??? Fakat gelde bunu tempocu yanıma anlat, o da tutturuyor bu bir ilk diye, ilerde anı olur, yapmazsan pişman olursun, madem kalkıştın ne cayıyorsun? diye gaza getiriyor beni, hem ne güzel işte demekki bir dolu arkadaşın varmış diye de poh pohluyor beni :)

Ben bu gece bir istişareye yatayım..sabaha nasıl kalkarsam o şekil yaparız artık..tabii bu kadar geç kaldıktan sonra davete olumlu cevap ne kadar gelir bilmem artık...neyse uyuyalım da rüyada ne çıkacak bakalım?!

6 Haziran 2009 Cumartesi

Geç olsun güç olmasın..




Arda totisi haftaya 1 yaşını dolduracak, başlasam mı başlamasam mı derken vakit uçtu gitti ve ben ancak başlıyorum bloglamaya..

Nereden çıktı bu bloglama işi peki? Sanırım Arda 6 aylık falandı yüzmeden arkadaşım Banu' nun kızı Mira için tuttuğu blogu keşfettim. Miranın bahçesini eşelerken bir dolu başka blog karşıma çıktı ve ben yapılan işlere hayran oldum. Anneler bebişleri için yazıyor, araştırıyor, kaydediyorlar. Hatta bazıları artık bebek bakım kılavuzu haline gelmiş, harika bilgiler, yemek tarifleri, super linklerle dolu. Beni en çok şaşırtan ise nasıl bu kadar vakit bulabildikleriydi. İşten ve totiden ve evdeki angaryalardan artakalan zaman o kadar az ki, ve bu vakit o kadar çabuk tükeniveriyor ki, bırak bloglamayı, şöyle karı koca iki kelam edicek, yayılıp dvd seyredicek vakit bulamıyorum.

O yüzden boşver Itır dedim kendi kendime, nasıl olsa oğlan cocuğu bu, yıllar geçipte kazık gibi olunca bizim Toti, kız peşinde koşmak varken oturup hepsini okuyacak mı zannediyorsun? kız çocuk olsa tamam da...
Fakat kayıt altına alma huyum kurusun, (bilenler bilir, her yıl yeni bir küçük defterim olur ve hergün ne yaptığımı yazarım) bloglamadan edemeyeceğim!! :) En azından deneyeceğim, pek heves ettim:)

İddia yok, bebek bakım kılavuzu olmak hiç haddim değil, zaten o araştırma ruhunu ve vaktini kendimde göremiyorum, sadece ilerde hatırlamak için, uzak-yakın sevdiklerimizle paylaşmak için, Arda Totisine anı bırakmak için, içimi dökmek için vede tabiki kayıt altına almak için...


Arda' nın doğum günü şerefine, hediye niyetine :) hadi bakalım, Toti ailesi karşınızda! :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...