25 Nisan 2011 Pazartesi

Pazar sabahı tokadı

Arda bildiğin büyük diş fırçası kullanıyordu, bizimkilerden..hiç şikayet etmeden..
"Memo" dedim, "şu çocuğa ufak, ağzına göre bir fırça alalım".."Şişi mekkuin" li filan..
"Mater" lısından almış, cumartesi yatarken başucumuza koyduk, sabah veririz, neşe dolarız diye..

Gece hiç iyi uyuyamadım..Zaten geç yatmıştım, bir de Arda aramıza gelip bütün gece beni tekmeledi, üzerime çıktı..Zaten dönemez oldum yatakta..

Sabah çok da erken kalkmadı, hemen "kaaaalk" borusunu da öttürmedi..İnsaflıydı valla..
Salona gidip 15 dakika takıldı..geri geldi, neşeyle: "Hadi kaaakın anne-babaaa!" dedi..Melodik bir tonda..
Zar zor doğruldum, gözümün teki açılmıyor..Bildiğin enkaz gibiyim..Aklıma fırça geldi..Verdim..

Çok sevindi.."Bebek mi getirmiş?" diye sordu..Bebeğin gelirken "Mater" getireceği konuşulmuştu ya..
"Yok" dedim, "o arabasını getirecek, bunu baba almış"..
Paketi açtık, başladı şarkı söyleyerek oynamaya..
Ayılmaya çalışıyorum..pek fenayım..
Baktım, almış fırçayı oraya buraya sürüyor..Etrafı fırçalıyor..
"Ağzına giren şeyi her yere sürme!"
Devam..
"Ardacım lütfen, bak pislenecek!!"
Devam..
"Bıdı bıdı..dır dır dır..vır vırr!!!" (Suratım da muşmula gibiydi herhalde)

Ve Arda sabah tokadını patlattı:

"Anne lüüfen mutlu ol, bak ben çok mutluyum!!!"

Ardından 18 dişini göstererek sırıttı..."Sende böyle gül"  der gibi..

Anne ile Baba dumur olup bakakaldı...
Annenin açılamayan tek gözü de bu vesile ile açılmış oldu...


22 Nisan 2011 Cuma

Şimdi okullu olduuuukk....

Dün akşam Arda' nın okul iletişim defterine okula başladığından beri, yani aslında hepi topu 2 aydır, ne kadar değiştiğini yazdım. Her şeyi kendi yapmak isteyen, çoğunu da başaran, başaramadığı zaman eskisi gibi kendini yerden yere atacağına yardım isteyen, özgüveni hızla gelişmekte olan, hakkını hukukunu şiddetle savunan, beni şaşkına çeviren sorular soran ve yorumlar yapan küçük bir insancık oldu bizim Toti.

Artık okulu daha çok anlatıyor, yani eskiye nazaran.. (halen daha, okulu eve taşımayı pek sevmiyor, işini eve taşımayan babasına çekmiş!) İngilizce şarkılar söylüyor, arkadaşlarını sayıyor, bazen okuldaki ördekleri anlatıyor. Selin örtmenim hala favori..kızlardan ise Ekin Loya.

İletişim defterinde şu satırları görünce şaşkınlıktan kalakalıyorum, neredeyse bir damla gözyaşı süzülecek yanaklarımdan aşağı doğru!!

-"Arda bugün çok iştahlıydı, öğlen tavuk çorbasını, PIRASASINI (en yeşil kısımları hariç) yedi" !!! (Pırasa mııı?)
- " Bu öğlen erişteli yeşil mercimeğinin hepsini bitirdi" !!!!
- " Kapuskanın 3/4 ünü yedi" !!!! (Lan düdük! Evde makarnaya sos koydurmuyorsun kıtırcık var içinde diye..ne kapuskası???)

Hal böyle olunca da akşamları hic kasmıyorum, hep sevdiği şeyler var menüde ve hiç bir şekilde müdahale etmeden çalakaşık götürüyor kendisi..Çatalı-kaşığı ağzına götürürken öne eğilmeyi de öğrenmiş sıpa, artık yerler pek pilav olmuyor :)

Ayakkabıları hep kendi çıkartırdı, artık giyiyor da..Bir de mont giyişi var ki bayılıyorum! Yere atıp, kolları sokuyor, hoop kafadan aşırtıp sırtına geçiriyor, işte olduu!! :)

Velhasılıkelam..Pek memnunum yuvamızdan..Her telefon ettiğimde sıkılmadan, güleryüzle beni bilgilendiren Hilal Hanım bazen ben aramasam dahi kendisi arayıp havadisler veriyor..Selin örtmenim her gün harika defter yazıyor, akşamları benim kuranım oldu bu defter dedim kendisine de :)

Bu arada bir hoşluk daha geldi yuvadan: 28 Nisan perşembe akşamı biz gebeş velilere (3 adet gebe veli 1 adet de gebe örtmen varmış sanırım) baby shower yapacakmış Mrs. Hilal !! Hem bebemi hem beni mutlu ediyorlar daha ne isteyeyim yahu?!?! :))

Not: Önce sağlık olsun da tabii..ben kızı bu kadar bekletmeden postalarım gibi geliyor okula!! ;)

Kuzenle tavla atarkene :)

18 Nisan 2011 Pazartesi

35 hafta geride kalırken doğum tercihleri üzerine..

35 hafta bitti geçen perşembe.
Hep yazıyorum ya; farkında olmadan, ayna karşısında göbek okşamadan, belgesel seyredip hüngür foşurt ağlamadan, bedendeki mucize ile yatıp kalkmadan geçti gitti bu hamilelik.
Bazen biraz daha tadını çıkartsaydım diye hayıflansamda (neticede sondur bu!) olması gereken gibi gitti sanırsam..Kafam işle, Arda ile o kadar doluydu ki..Bir de tabii tecrübe, bilinmeyenlerin azlığı vs...
Geçen hafta sırf adet yerini bulsun diye gebelik.org a bakıp haftamı okudum :)

İsim bulamadık henüz..Belki yüzünü görmeyi bekleriz..
Hastane çantama başlamadım..birazdan gugılliycam, hazır listeye ihtiyacım var! :)
İzne ayrılmadım..Ama 1 haftadır, artık evde patileri uzatmaya ihtiyacım olduğunu hissediyorum..

Geçen hafta Dr. kontrolü vardı, bir önceki görüşmemizde Aslı Hanım' a doğum tercihlerimizi sunmuştuk yazılı olarak. Blogcu Anne'nin planını, kendisinin izni ile araklamış, az çok değiştirmiş, kendi tercihlerime göre uyarlamış ve doktoruma vermiştim. Verirken de işine karışıyormuş hissi vermemek veya ukala dümbeleği profili çizmemek için ilk doğumumda yaşadığım hayal kırıklıklarından dem vurmuştum. Kendisi verdiklerimi okuyacağını, hiç de ukalalık olarak görmediğini, aksine karşısında bilinçli ve ne istediğini paylaşan bir hastası olduğu için mutlu olduğunu söylemişti. Bir sonraki görüşmede konu ile ilgili görüşmek üzere ayrılmıştık.

Görüşmede önce hal ve gidişhat konuşuldu, her an doğuracakmışım gibi hissediyorum, anormal bir basınç var aşağıda deyince, bunun ikinci ve üçüncü gebeliklerde sık görüldüğünü, bağların, kemiklerin daha çabuk açıldığını, bu şekilde hissetmemin illede erken doğum olacağı veya bebeğin başını kanala soktuğu anlamına gelmediğini söyledi. Sonra ultrason odasına gittik. İsimsiz kızımız o kadar hareketliydi ve fırıl fırıl kıpraşıyordu ki doğru düzgün bir vesikalık foto çekemedi Aslı Hanım. Sanırım yemek yiyip bir de diet cola götürdüğüm için dellenmişti cüce..Neyse 2500 gr olmuş.."Yolunda gözüküyor herşey" dedi Aslı Hanım, "bakınız henüz kanala filan da girdiği yok.." diye ekledi.

Sonra yine odaya geçip vermiş olduğumuz yazı hakkında görüştük:
- "Hiç bir isteğiniz bana anormal veya uygulanamaz gelmiyor, sadece yemek yemeye pek sıcak bakmıyorum ama sıvı almanızda sakınca yok, damar yolu da rutin olarak takılır, ani bir durumda müdahale etmesi kolay olsun diye ama istemiyorsanız bunu hemşirelere söyleyebiliriz" dedi.

Aslı Hanım' ın diğer yorumları:

- "Epizyotomiyi ezbere yapmıyorum, zaten gerek kalmayabilir sizde, o an duruma göre bakarız."

- "Hareketli olma isteğinizi çok normal karşılıyorum, zaten ben de gebelerimi sürekli yatakta nst ye bağlı tutma taraftarı değilim, çoğu zaman ben kalkıp dolaşmalarını öneriyorum sürekli yatanlara."

-"Göbek kordonunu eşiniz kesebilir, arada bir isteyen çıkıyor, hallederiz."

-"Bebeği hemen kucağınıza verebiliriz, apgarı iyi ise ve bir başka sıkıntı yaşanmaz ise. İlk karşılaşmanız, ten temasınız, öpüşüp koklaşmanız, hatta ilk emzirme denemeniz (amerikalı annelerden çok talep geliyormuş bu hususta) bu esnada yapılabilir ama hemşireler bir süre sonra alıp kontolleri yapmak isteyecek hatta sabırsızlanacaklardır siz koklaşırken, bu noktada o süreyi çok uzatamam ama tüm kontroller yanınızda yapılacak, başka odaya kesinlikle götürülmeyecek."

Genel anlamda bu şekilde gitti konuşma..gayet ılımlı, espirili ve gülüşmeli geçti. Onun için de bizim için de, karşılıklı olarak fikirlerimizi paylaşmak, duymak iyi oldu bence. Ben rahatladım olumlu tavrını görünce, bir takım detayları önceden konuşmuş ve anlaşmış olmak da iyi hissettirdi..Yani yemek yeme konusu hariç anlaştık diyebilirim :)

Sonuçta yukarıda linkini verdiğim ilk doğum hikayemde bahsettiğim "Hacettepe zulmü" gibi birşeyi Güven' de yaşayacağımı hiç zannetmiyorum...

Teknoloji özürlü olarak Aslı Hanım' a verdiğimiz mektubu buraya nasıl koysam bilemedim, o yüzden merak eden olursa Blogcu Anne' ninkine baksın, nasıl olsa aşağı yukarı aynı...

11 Nisan 2011 Pazartesi

Faideli bir ürün

Gebeliğin ilk zamanlarıydı, Banu kendisinin kullandığı hamile göbek bantlarından bir tane de bana hediye etti. Hülya' nin tükkandan sipariş etmişti. Hatta "Siz renk için aranızda konuşun." demişti ve ben kararsız kalınca Hülya' nın zevkine bırakmıştım seçimi. Güzel bir desen ve kullanışlı renkler çıkmıştı paketten. Ben bu bantı çok kullandım, hala da kullanıyorum, burdan da duyurayım dedim, okuyan gebeşler varsa faidelensinler, gebe yakını olanlar hediye olarak alıp gebeleri sevindirsinler..

Ben en çok kotlarımı düğmeleri açık olarak giymekte kullandım bantı. Resimlerde de görüldüğü gibi hamile kotu-pantalonu almadan bu bantı kullanarak eski (yani normal) pantalonlarınızı uzun süre giyebilirsiniz. Göbeğin büyüklüğüne ve kilo alımına göre, 6-7 aya kadar bu şekilde idare edilebilir. Ben 28. haftaya kadar sanırım hep bu şekilde giydim normal pantalonlarımı. Fotoları tembellik edip asıl kullandığım dönemde çekmemiştim, yumurta-kapı ilişkisi hayatımın her yerinde benimle!! :)
Şu an (fotoları 2 gece evvel çektim) yani 35. haftada tabii ki bu şekilde giyemiyorum zira artık bacaklarım da eski kotlara pek sığmadığı gibi, oturur pozisyonda da göbeğime baskı yapıyor ama resimleri bir fikir versin diye koyayım dedim.

"İrileştikten" sonra bantı daha çok taytlarla girmeye başladım. Hani hep tayt giyince kabaları ve "ön tarafı" kapatacak uzun bir şeyler ararız ya, işte bu bant o işe de yaradı. Sanki içinden başka bir uzun üst çıkıyormuş havası vererek giyilebiliyor. Ayrıca kısa t-shirtler ile açıkta kalan ve üşüyen göbeciği sarıp sarmalayıp sıcacık tutması da cabası...Bir de benim bu gebelikte inanılmaz kaşınıyor göbeğim, hiç bir kumaş ile rahat edemezken bu bant ile karnımı tırnaklamadan yolmadan dolanabiliyorum...

Velhasıl pek faideli bir ürünmüş...Şiddetle tavsiye ederim...Vesile ile Banu' ya burdan tekrar teşekkür eder, Hülya'ya da bizi ürünle tanıştırdığı için hörmetlerimi sunarım ..

Bu arada Hülya' nin tükkan artık blogspottan kurtuldu, kendi "domain" ine kavuştu. Ödeme ile ilgili de bayağı aşama kaydedilmiş, kapıda kredi kartı filan, bir dolu fasilite sağlanmış...Sadece bant değil, bir yığın bebek bakım ürünü mevcut sitede..bir göz atın derim.

www.sanalbebekmagazasi.com



7 Nisan 2011 Perşembe

Durum raporu 2 - Toti Naz

Yok adı Naz olmayacak...Ama bu blog sayesinde tanıdığım cimcime Nilsu' nun annesi daha ilk cinsiyeti öğrendiğimizde bir mailinde "Toti Naz olsun bu da bari" demişti ve takma isim çok hoşuma gitmişti. Gerçi pek kullanmadım blogda, hem hamileliği fazlaca yazmadığım için hem de neme lazım daha erken, du bakalım ihtiyatı içinde olduğumdan..

Toti Naz' la beraberliğimiz 34. haftayı bitirmek üzere. Farkettirmeden gelip rahme tutunan, hatta içimde, hiç birimiz farkında olmadan, Çanakkale boğazını yüzerek geçen bu dişi zat şimdilerde tekme tokat içerde bana girişerek her dakika varlığını hissettiriyor.

En son 29 mart günü doktorumuzu görmeye gittiğimizde 2 kg. 160 gr. idi. "Kendimi 30. haftadan sonra bir hantal, bir büyümüş hissediyorum" dediğimde Aslı Hanım, "Son görüşmemizden sonra iyi kilo almış, tabii siz de, ondandır!" diye açıkladı hantallığımın sebebini :)

Tam 12 kg. almış durumdayım, Arda' dan sonra veremediklerimi de (6 kg.) fazladan sayarsak 18 kg eder. Yani Arda' dan önceki normal vücudumdan 18 kg. fazlayım..Gerçi bu ara duruldu boğazım, az ve öz yiyerek doyabiliyorum, tatlı krizlerim ara ara geliyor, bamya aşermemin de büyük şans olduğunu düşünüyorum, hem barsakları çalıştırıyor hemi de sebze işte..Öğlenleri ofisten çıkıp Rumeli' ye koşuyorum, adamlar artık tanıyor beni, bamya pilav..bazen yanına cacık..ohh mis. Bir de ikram yapıyorlar; söğüş domates veya tatlı!! Yurdum insanının hamile kadına bakış açısını seviyorum! :)

Arda' da olmayan kasık ve kalça ağrılarım oluyor. Bazen ofiste yerimden kalkınca bir süre Sürahi hanım gibi 8 çizerek yürüyorum. Yoga örtmenim 2. hamileliklerde kemiklerin daha erken açılmaya başladığını, vücudun olacakları bildiği için daha erken hazırlanmaya başladığını söyledi. Zannımca bu kuku kemikleri ağrımın bu kadar erken (taaa 20 li haftalarda) başlaması da ondan...Yogaya devam. İlk gebelikteki kadar çok keyif almıyorum ama gidiyorum, fayda faydadır diye..Zaten hiç yüzemedim bu sefer :(

Halen bir isim yok ortada..Memo'nun da bu konuyla pek ilgilendiğini söyleyemeyiz. Geçen bir sordum ne zaman isim bulcaz diye, Ohoo daha var, bakarız dedi..İyi peki dedim. Bu gidişle doğum esnasında Doktorumuzun veya hemşirelerden birinin adı konacak toti naz' a..İsim önermek isteyen olursa, bekleriz :)

6 Nisan 2011 Çarşamba

Durum raporu 1 - Toti Arda


Murphy kanunu mudur nedir? "Okula giden bebe sabah uyanamaz" diye bir kural mı var? Hatta şöyle devam ediyor bu kural: Hafta içleri yataktan kazınmak sureti ile zorla kalkan bebe, hafta sonu sabahın kör şafağında kalkar ve buyurur:
           "Anneeeaa ulan (uyan)! Salona git, logi (lego) oynaaa!!!"

1 Mart günü yarın gün olarak başlayan kreş macerası, 1 Nisan günü başarıyla kotarılan tam güne geçişle olaysız ve keyifli bir şekilde devam ediyor. Bu kadar kolay olmasına şaştım açıkçası.
Bir gün önce çarşaflar gitti okula, yatak beraber yapılmış, oda incelenmiş, yorulduğun zaman burada dinlenebilirsin denilince, olabilir denilip oda terkedilmiş. Bakarız dedi Hilal Hanim, zorlamadan teklif ederiz, ister uyur, istemez ise eve gider, başka bir gün deneriz dedi.
Ertesi gün Selin öörtmen ile kitap okunarak uyunmuş, elele :)
Bir kez babayı sormuş yatarken (o alıyordu öğlenleri), sen uyuyup uyandıktan ve kurabiyeyle sütünü içtikten sonra gelecek denmiş ve sıkıntısız bir şekilde uykuya geçilmiş.
Zaten Selin öörtmenim diyor başka bir şey demiyor. Sınıftaki erkekleri isimleriyle sayıyor, kızlardan kim var diyince "Selin öörtmenim" diyor gözleri parlayarak.

Bir defterimiz var, haberleşiyoruz Selin' le. O uzun uzun yazıyor neler yaptıklarını, neler yediğini..Ne şarkılar söylediklerini bile yazıyor satır satır. Çok hoşuma gidiyor. Ben de bazen bazı havadisleri yazıp yolluyorum..
Yazılanlara göre bizim cüce yemek seçme işini sadece evde ana-babaya kıllık şeklinde sadece evde devam ettiriyor. Bezelyesini bitirdi, kuru fasülye yedi, kabak dolmasını çok sevmedi ama yedi cümlelerini okudukça sevindirik oluyorum!!

Dil de bayağı çözüldü, akıllı akıllı cevaplar veriyor, bazen çat diye lafı kitliyor, komik laflar ediyor...Aslinda bir kaç cümlesi vardı aklımda ama bir kenara not etmediğim için unuttum gitti..Yazmak lazım hemen..Sorular çoğaldı, öyle komik ve güzel soru namesi yaparak soruyor ki!

Hiç arabalarla oynamamış bir velet olarak şaşırtıyor bizi, "Arabalar" filmi sayesinde araba oynar oldu çocuk..Mater en büyük aşkı! Zaten arabalardansa "Mater'in abartılı hikayeleri" ni tercih ediyor. "Şişi mcqueen" de favori tabii..Daha bizim evde hiç yok bu kahramanların oyuncaklarından, bebek gelince getirdi diye mi versek diyorum..bakalım..Bu bebek hediye getirdi işi de ne kadar çalışıyor göreceğiz..

Karnımı seviyor bazen, kafasını yaslayıp sevgi sesleri çıkarıyor (Göreceğiz ete kemiğe bürününce ne kadar sevecek bebeği??) "Bebek orda uyuyor" diyor millete, karnımı göstererek. Özellikle meme olayını anlatıyorum, afallamasın diye. İşte o gelince memeden süt emecek, çünkü onun dişleri yok filan diye, uzun emdiği için hala memeler çok kutsal zira. "Evet" diyor, "benim dişim var, köfte yiyebiliyorum". Sonra memeleri de "bebek" diye ellemeye yelteniyor, "yok canım ne bebeği??" diyorum. "Tabii anne, küçük bebek, miniciiik" diye gülüyor, deli!!

Odasını düzenledik, derledik topladık, çekmecelerde yeni gelene yer açtık. Bir de Banu' lardan gelen yatağı kurduk odaya, tam Toti' nin yatağının karşısına. Protesto eder mi filan diyorduk, "çok güzel oldu oda" dedi. Bebek yatağına çıkmak istedi, peki çık der demez vazgeçti...

Vijdanlarımın doruklarındayım, çocuğu sattık kreşe, akşamları da az vakit geçiriyoruz, zaten yenisi gelince ilgi azalacak filan falan..Acayip özlüyorum gün içinde..Her zamankinden daha çok. Arda' ya karşı bi hassas, bi duygusal, bi sulugözüm ki sorma gitsin..Neyse kendimi başka bir yazıda anlatayım..Bu Arda Totisi' nin durum raporu olsun..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...