14 Ağustos 2013 Çarşamba

Gezi notları - 4 "Mübarek kandilde vur bizi!"

5 haziran çarşamba

Direniş tüm hızıyla sürüyor. Akıllara ziyan mizah üreten orantısız zekalar öfkemizi zaman zaman azaltıp yüzümüzde kocaman gülümsemeler yaratıyor. Ancak arada gülümsesek bile, içimiz kan ağlıyor. 2 genç hayatını yitirdi bile. Polis şiddeti olanca hızıyla devam ediyor. Gözünü kaybedenler, dayak yiyenler, Kordon'da durduk yerde saçından sürüklenenler, cop yiyenler..Sosyal medya koptu gitti, telefonların şarjları dayanmıyor, tek kanalımız halktv oldu, bebeler yatınca hemen açılıyor. Öğlen tatillerimi Kuğulu Park'ta geçiriyorum, ortamı kolaçan etmek, duvar yazılarını okumak hoşuma gidiyor.


Gündüz grev vardı, Kızılay olaylıydı, iş yerinde tüm gün tepemizde helikopterler uçtu. Sinir bozucuydu. Akşam çıkma kararımız vardı bir arkadaşımla. Mehmet çocukları alıp kayınvaldeme gidecekti. İş çıkışı eve gidip üstümü değiştim, direniş çantamızı aldım ve buluştuk arkadaşımla. Kurabiyeler yapmıştı, kitaplar toplamıştı evden Kuğulu kütüphanesi için. Kuğulu Parka vardığımızda inanılmaz bir kalabalıkla karşılaştık, heryer pankart ve dövizlerle süslenmişti, bazı yerlerde çadırlar vardı ve pırıl pırıl insanlar doldurmuştu parkın her köşesini. Herkesin yüzü gülüyordu, heyecanı belli oluyordu; baskıcı politikalara karşı sokağa döküldükleri için, belki ilk defa ses çıkardıkları için, çıkan seslerinin hiç de cılız olmadığını farkettikleri için, her türlü kesimden insanın ortak paydada buluşmasına tanıklık ettikleri için heyecanlı mutlu ve umutluydu insanlar.







Kandil günüydü asıl. Tüm gün çağrılar yapıldı, alkol alınmasın, sakince toplanalım, kandile saygılı olalım diye. Yanlış hatırlamıyorsam devletlülerden de kandilde müdahale olmayacak tarzında cümleler sarfedenler oldu.
O kalabalıkta ben bir tane elinde bira olan adam görmedim. Herkes çağrılara kulak vermişti, panayır yeri gibiydi ortalık. Yaşlı, çoluk, çocuk..Gençler vardı ellerinde kandil simidi tepsileri, torbalarda ayran, dağıtıyorlardı millete..Ne küfür, ne parti bayrakları ne taşkınlık, ne şiddet...Sadece coşku, espirili slogan ve uyumlu bir birliktelik..hepsi bu!

Zıplayan Çapulcu from Itirsal on Vimeo.



Yağan yağmura aldırmadan zıpladık, slogan attık..Saat 20:45 civarı arkadaşım "Tunalı'ya bakalım, yürüyelim" dedi. Yürüdük, sakindi, insanlar açık dükkanlarda alışverişe devam ediyordu, dürüm dönercinin önü doluydu. "Aman" dedik, "buralar olaydan bihaber sanki..kordonda çekirdek çitler gibi millet.."

Geri, kalabalığa dönerken insanların gruplar halinde bize doğru koşmaya başladığını gördük..Anlamadık önce, müdahale mi oldu, ne oldu derken Tunus Caddesi ayırımındaki bankanın önüne gelmişiz..Gaz kokusu geldi, kaçan gruplar büyüdü, ses bombasının patlaması duyuldu. Donakaldık, ne yapalım, nereye gidelim diye düşünürken, bir grubu takip ederek Tunus'a doğru indik. Orada yine yol ayrımı vardı önümüzde; ya Tunus boyunca kaçacaktık (ve muhtemelen Kennedy'e kadar sürüklenecektik) yada Şinasi Sahnesi'nin yanından bulvara çıkacaktık. Çoğunluk Tunus'tan aşağı doğru gitmeyi seçerken, biz bulvardan bir taksi bulup gideriz diyerek merdivenlerden bulvara çıktık, Akün'in önündeyiz. Arkadaşım hemen bir taksiye atlayıp gitmemiz gerektiğini söylüyor, ben ise geri dönmek istiyorum. "Bu kadar çabuk bitmemeliydi, daha saat 21:30, hem bu kadar erken müdahale nasıl ederler, çoluk çocuk doluydu ortalık?? İnsanlar geri gönüyor, biz de mi gitsek? Hem filancalar, falancalar, x ler, y ler nerde, ne oldu onlara??" diye söylenirken...arkadaşımın, "Ay Toma geliyor, tehlikeli oldu bu iş, hay allah taksilerde yok oldu, aaa? Şu akrep buraya doğru geliyor???!" laflarını duydum ve son gördüğüm bir akrebin yavaşça bize yaklaştığı idi..sonrasında bir patlama sesi ve duman, korkudan ödüm patladı ve can havliyle kendimi arkada geçiş var sanararak geri doğru attım; baaam diye cama yapışmamla kendime geldim. Arkadaşım "Bacağıma kapsül geldi, çok acıyor, çok!" diye bağırıyordu. Biz iki kız, 10 metre ötemizde 3 en fazla 4 kişilik bir grup duruyorduk bulvarın üzerinde, o kadar...Ne kalabalık bir grup, ne bir şey...Biz ööyle "keklik" gibi bakınırken, bomboş bulvarda, bilerek, isteyerek, hesaplayarak, üzerimize nişan alarak atmıştı kapsülleri!!! Daha ne diyeyim, ne yazayım?

Toparlanıp, ama iliğimize kadar korku içinde, elele tutuşup muhteşem TEM otobanı kılıklı bulvarımızın refüjlerinden atlayarak karşıya geçtik ve bir taksi bulup içine attık kendimizi...Ancak, arkadaşımın arabasını bıraktığımız yere gelip taksiden indiğimizde bacağına bakabildik. Kapsül yerden sekip çarptığı ve diz kapağına gelmediği için şanslıydı..Ben sadece burun kemiği ve alnımın sızısıyla kaldığım için daha da şanslı..


Kalabalığın daha içinde olan arkadaşlarımla sonradan konuştuğumda, ne hikayeler geldi..Tuttuğu kandil simidi tepsisine olanca gücüyle düşen kapsül mü istersiniz, kalabalığın Kıtır'ın koridoruna sıkışıp altalta üstüste ezilmelerine ramak kalan insanlar mı?

Hala, "gezici"leri şiddet ile suçlayan, işin bu raddeye "gözü dönmüş" çapulcular yüzünden geldiğini savunan, "e poliste kendini savunmalı dimi yani?" diye ezbere, bilmeden, görmeden konuşan bir dolu yandaş görüyorum, duyuyorum. Sadece benim yaşadığım bu gece ne kadar basit bir örnek aslında işin özünü görmek isteyene..

Bugüne dair son olarak..Hiç gülmedik mi? Güldük!! Sonradan sloganımız olan arkadaşımın "O son taksiye binecektik Itırrr!!!" cümlesine ve benim Akün'ün camlarına çotanak diye yapışmama!! :)

2 yorum:

anne kaleminden dedi ki...

ne demeliyim bilmiyorum, bu kadar cesur olamadık, sanırım kardeşimin gözaltına alınmasından ondan haber alamamaktan tırstık, ona odaklandık...

Itır dedi ki...

valla yaşananlar bakınca bizim yaptığımız hiç bir şey..keşke elimizden daha fazlası gelebilseydi...
kardeşin neden? niye gözaltı ihtimali düşündünüz? Bir sakıncası yoksa tabii..Yazmışsın ya merak ettim..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...