8 Şubat 2011 Salı

Trende

Oldum olası sevmişimdir treni. Küçüklüğümde bir kaç kez bindiğimi ve acayip heyecan yaptığımı hatırlıyorum. Hatta bir seferinde ben ufakmışım annemle yatıyormuşum, abim üstte yatıyormuş, gece BAMM diye bir sesle uyanıp, yerde abimi düşmüş ama halen uyuyorken gören annem şok geçirmiş :)
Sonrasında üniversitede İstanbul' a konsere gitmek için bir kere kalabalık bir güruh trene binmiş, restoranı talan etmiştik..Bira patates..Sigara da içiliyordu o zaman..Ben de tabii..pofur pofur...Ne feci!
Sonracığıma İzmir'de yaşarken en verimli tren çağımı yaşadım. O zaman ucuz biletli bilmemne jetler yok, Globally ours "Türkiş" çok pahalı, otobüsten nefret ediyorum..İmdadıma yataklı yetişmişti. Bir kaç kere o zaman "çıktığım çocuk" olan baba Toti ile de İzmir-Ankara yapmıştık, pek keyifli, pek maceralı olmuştu ;) Yurtdışında da yataklı olmasa da bol tren gezim olmuştu.

Neyse, geçen İstanbul' a giderken en mantıklı yol tren geldi bize. İstanbul' da park sorunu, Ortaköy'de gayet merkezi bir yerde olmamız, taksinin Ankara'ya göre ucuzluğu filan derken tamam dedik trenle gidiyoruz!

Çok heyecanlandım, Arda adına..Nasıl bulacak, eğlenecek mi, sevecek mi?

Ankara tren garında hüzünlendim..Bomboş, bir japon turist grubu, bir biz. Keşke Avrupa' daki garlar gibi kalabalık olsa, bir yığın tren olsa, millet ordan oraya koşuştursa..Keşke Atatürk' ün dediği gibi yurt demirağlarla örülmüş olsa, benzin canavarı otobüslerle değil, medeni medeni trenlerle yolculuk yapsa yurdum insanı..Ama tabii, "komünist işi demiryolu" nun ne işi var benim canım memleketimde? En dışarıya bağımlı olabileceğimiz hangi yol varsa onu benimemeliyiz biz.. her konuda..Çağ atladık ya, gurur duyuyorum!

Arda' ya bol bol anlatmıştım zaten..Garın büyüklüğünden ve büyük saat panosundan çok etkilendi zaten daha ilk başta..Treni görünce hayranlığı 2 kat arttı. Vagonumuzu bulduk, kondüktörümüzle tanıştık, odamıza yerleştik, Dodo dayıya el salladık pencereden, 8 kez filan aşağı inip çıktık, derken yan odamızda kalan yaşlı amcadan azarı işittik! Arda' nın sevinç ve heyecan çığlıkları adamı çok rahatsız etmişti..Olabilir, tek anlamadığım neden insanlar uyarılarını bağırarak ve tersleyerek yaparlar..vede suratımıza kapı çarparak? Açıkçası gürültü ve etrafı rahatsız etme konusunda aileden çok hassas büyümüş ve bu hassaslığını koruyan ben, henüz tren kalkmadığı için biraz geniş davranmıştım..Hemen mi uyumuştu acaba emüce?

Neyse azarı işitince Arda'yı susturum ve restorana yollandık..Bir baktık Aylin Aslım. Ünlüler de kullanıyor treni, ne güzel! Bira istedik, patates, sigara böreği ile..tren klasikleri..Arda' ya meyve suyu. Ben de tren şerefine bi ufak bira patlattım :)

Arda' nın keyfine diyecek yok..Camlardaki ay yıldızları sayıyor, 1 aydede..2 aydede...3 aydede...

Baba Toti'yi restoranda bırakıp odamıza döndük, vagon aralarındaki otomatik kapılara bitti bizim cüce..Zorla odaya sokmasam sabaha kadar treni arşınlayıp kapı açtırıp kapatacaktı düdük!

Yataklarımız yapılmış, mis gibi çarşaflar yayılmıştı. Minik lavabomuzda dişler fırçalandı, pijamalar giyildi, buzdolabımızdan içindeki gofretler Arda' ya gösterilmeden sular alındı ve yatıldı..Biraz sonra Memo geldi ve üst yatağa kuruldu..Fakat o da ne? Hem göbeğim hem yanımda küçük Toti ile yatağa zor sığıyorum, e tabi pek de minyon sayılmam...Dönemiyorum, tek tarafa yatmaktan kolum uyuşuyor, fenalık basıyor...Yine de ses etmedim, ben sığamıyorsam Memo hiç sığamaz Arda ile yanyana deyip sabaha kadar sabrettim..az uyudum ama yine de cadılaşmadım, benim için enteresan bir durum ;)

Sabah Haydarpaşa' ya inmek çok keyifliydi..Büyüleyici bir yapı..Kendimi yurtdışında zannettim..Neden? Çünkü orda "eski" korunduğu için hep bu tip yapılar içindesin, eskiyi yakıp yıkıp, bana hep kara para aklama hissi veren dışı aynalı plazalar, hilkat garibesi yapılar dikmiyorlar da ondan..Gene bomboş bir gar..hüzünlü..ama çok güzel.

Taksiyle geçeriz karşıya, yükümüz çok demiştik..Haydarpaşanın önündeki şu meşhur Anadolu'dan gelenlerin avel avel bakındığı sahnelere zemin hazırlayan merdivenlerinde foto çekerken vapurlara takıldı gözümüz. "Ne taksisi yahu! Atalım kendimizi bir vapura, heeyy simit de var orda bak!" diyerek pılımızı pırtımızı, sadece gündüz uyur belki diye yanımızda taşıdığımız puset ve Arda'yı kapıp bindik vapura. Eminönü vapuruymuş, 10 dakika sonra Kadıköy' de durup vapur değiştirerek Beşiktaş' a gidebileceğimizi öğrendik, Hurra öbür vapura..eziyet değil..keyif!

Pazar sabahı ya, vapurlar bomboş, tek tük insan..Bizimkisi kızkulesine bir beste yapmaz mı? Vapurdaki az buz insanın gülümsemeleri eşliğinde kızkulesi şarkısını şakıyarak geldik Beşiktaş' a...

Sonrası malum..yazmıştım..

Dönüşte Baba-oğul Totiler koyun koyuna yattı, ben yukarki ranzada göbeğimi devire devire uyudum, çok daha rahat ettik. Restoranda Mehmet Ali Alabora ve ailesi ile döndük. Demek ki ünlüler gerçekten seviyor treni..Bu arada yakından çoook yakışıklı..deniz gibi gözleri var!! Annesi, eşi ve birkaç yakını vardı yanında. Harika rakı masası kurdular, bir ara sendika muhabbeti döndü..Sevdim bu adamı ben! ;)

Not 1) Trenlerde toplantı vagonları bile varmış. Mesela bir şirketten bir grup şehir dışına gidiyorsunuz. Yataklı vagonunu personele kapatabilir, restoranda yemek yiyebilir, toplantı vagonunda toplantınızı yapabilirsiniz..ne hoş değil mi?
Not 2) Gayet temiz..ortak kullanılan tuvaletler de tertemizdi. Eskilik pislik olarak algılanmamalı, mesela lavabolardaki karalık kesinlikle pislik değil, sadece eskilikten oluşmuş sıyrıklar..

Ana fikir - 1)Treni seviniz, tercih ediniz, kıç ağrıtan otobüsle kıyas bile götürmez!
Ana fikir - 2)Çocuklar sürekli hikayelerini okudukları, resimlerini gördükleri trene bayılıyorlar..Güzel bir deneyim..




 

1 yorum:

saricizmeli dedi ki...

Üniversite yıllarımda ve ilk çalışma yıllarımda hep treni tercih ettim Balıkesir'e gidip gelirken.

Ama şimdi o kadar çok rötar yapıyor ki, sabah işe yetişme şansım kalmıyor. Zaten çocuktan sonra da hiç iki günlük Balıkesir ziyareti şansım kalmadı.

Ama annem babam hala tercih ediyorlar ve UE bayılıyor trende yolcu etme fasıllarına.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...